M-N-O-Ö-P

M-N-O-Ö-P (33)

M N O Ö P

Salı, 06 Haziran 2017 16:35

Mualla Mukadder Atakan

Yazan

Mualla Mukadder AtakanMualla Mukadder Atakan (d. 27 Şubat 1924, Çanakkale - ö. 15 Eylül 1997), sesinin güzelliği ile olduğu kadar kendi güzelliği ile de tanınmışTürk Müziği ses sanatçısı.

İlkokulu Çanakkale'de okuyan Mualla Mukadder’in babası gümrük müfettişi, annesi ise müzik öğretmeniydi. Anne ve babasının müziğe olan ilgisi Mualla Mukadder'in de müziğe yönelmesine sebep olmuştu. 1940 yılında, henüz İstanbul'da talebeyken, Üsküdar Halkevi'nde gittiği bir düğünde, istek üzerine, bestekâr Selahattin Pınar'ın bestesi olan "Gönül yarasından acı duyanlar" şarkısını okumuş ve sesinin güzelliğiyle takdir toplamıştı. Israrlar üzerine birkaç şarkı daha okumak zorunda kalmış, geniş takdir toplayan bu başarısı kendisini cesaretlendirmişti.

Talebeliğinin yanı sıra müzik dersleri de almaya başlayan ve ut çalmayı öğrenen Mualla Mukadder, okulunu bitirerek, 1943 yılında İstanbul Konservatuvarı'na girdi.

Bir vesileyle gittiği Tokatlıyan otelinde verilen bir baloda, ünlü bestekâr Muhlis Sabahattin Ezgi'nin dikkatini çekti, ve konserlere çağırılmaya ve cazip teklifler almaya başladı. Bu sayede sanatını daha da ilerletti ve Kıbrıs'ta verdiği konserlerle ünü yayılmaya başladı. Bu sıralarda evlendiği eşi Burhan Atakan kendisine büyük destek oldu.

Mualla Mukadder'in hedefi İstanbul Radyosunda görev almaktı ve bu hedefine 23 Ekim 1949 gecesi verdiği ilk konserle erişti. İkinci konserini ise bir vapurda verdi. Bu konseri dinleyen, dönemin meşhur plak şirketi Sahibinin Sesi firmasının şefi Mihran bey sesini çok beğenerek Mualla Mukadder'le 3 yıllık bir anlaşma imzaladı. Sesini plaklar vasıtasıyla geniş bir kitleye duyurmasıyla, ünü doruğa erişti.

En beğendiği ses sanatçıları; Safiye Ayla, Münir Nurettin Selçuk, Müzeyyen Senar, Perihan Altındağ Sözeri, Zehra Bilir ve Hamiyet Yüceses'ti.

Sanat hayatı başarılarla geçen ünlü sanatçı Mualla Mukadder Atakan, 15 Eylül 1997'de hayata veda etti.

Salı, 06 Haziran 2017 16:33

Melahat Pars

Yazan

Melahat Pars 1Melahat Pars (d. 1918, Fatih, İstanbul, Türkiye- ö. 17 Mayıs 2005, İstanbul)

Klasik Türk müziği bestekâr ve eğitmeni.

İstanbul Fatih semtinde doğdu.Annesi Zehra Hanım, babası İsmail Hakkı Bey'dir.

İlkokul çağlarında müziğe olan ilgisini fark eden ailesi tarafından kanuni Mustafa Bey’den iki yıl nota ve usul dersleri aldırıldı. Daha sonra Darutta'lim-i Musiki’ye devam ederek, udi Fahri Kopuz'dan ud ve makam dersleri aldı.

1938 yılında Hazım Pars' la evlendi.1944 yılında açılan sınavda başarılı oldu ve Ankara Radyosuna ses sanatçısı olarak girdi. 1948 yılında Hüzzam makamında "Avare gönül yine sensiz hicrana daldı" adlı ilk eserini besteleyen Pars, ölümüne kadar altmış civarında besteye imza attı.

1953 yılında İstanbul Radyosu'na geçen ve uzun yıllar burada görev yapan Pars, çok sayıda gence de hocalık yaptı; Türk Sanat Müziği'ne birçok değerli sanatçı yetiştirdi. Yine bu yıllarda İstanbul Belediyesi Konservatuarı İcra Heyeti üyeliği yaptı.1985 yılında kurduğu Kalamış, Kadıköy ve Marmara musiki derneklerinde yöneticilik yaptı.10 Mayıs 2005 günü yaşama veda etti.

Melahat Pars, Türk Sanat Müziği'nin az sayıdaki kadın bestecilerinden biriydi. "Ben gamlı hazan, sense bahar dinle de vazgeç" gibi dillere yerleşen pek çok şarkıda imzası vardı. 86 yaşında hayata veda eden bestecinin ardından o günlerde görüş belirten sanatçılar, Pars'a yaşarken hak ettiği değerin verilmediği görüşünde birleştiler.

Besteleri

Avare gönül yine sensiz hicrana daldı (Hüzzam)

Ben gamlı hazan, sense bahar dinle de vazgeç (Hicaz)

Eşi yoktur bana bir sevgili vermiş ki felek (Muhayyer)

Gönlümü başka emellerle avutsaydım (Nihavend)

Bin dertle yanan gönlüme bir zerre devâ yok (Rast)

Nağmelerin esiri oldum coştum bu gece (Nihavend)

Sazlar kırılan gönlümüzün hüznünü inler (Hüzzam)

Gözüm sende açıldı yine sende kapansın (Rast)

Gümüş tellerle örsem saçının her telini (Kürdilihicazkar)

Salı, 06 Haziran 2017 16:26

Mehmet Aslan

Yazan

Mehmet AslanMehmet Aslan (1956 / 18 HAZİRAN 2006)

1956 yılında Diyarbakır'ın suriçi semtinde doğdu 4 kardeşten 3. süydü.. çocukluğundan beri iyiliği saflığı ve yardımseverliğinden dolayı çevresinde çok sevilen biriydi..hayatta tek prensibi vardı oda; çalışmak hayatı boyunca ne babasından nede abisinden harçlık almadı hep çalıştı bu yüzden çok istemesine rağmen okula da gidemedi.. sokaktan tahta lar toplayarak 8 yaşında kendine bir boya sandığı yaptı artık kendi işinin patronuydu.. ama müzik aşkı hep hayatında vardı.2 yıl boyunca yani 10 yaşına kadar boyacılıktan kazandığı paraları biriktirip kendine bir bağlama aldı.. ama çalmasını bilmiyordu. öğrenebilmek için mahallelerindeki bir fırıncı ustasından yardım istedi çünkü o çalmasını biliyordu..sabahtan gece yarısına kadar fırında çalışıyordu sırf fırındaki iş bitince ustanın ona yarım saat bağlama dersi verebilmesi için işte böyle bir müzik aşkına sahipti.. çok kısa bir sürede tam olarak bağlama çalabiliyordu 12 yaşında Diyarbakır'da düğünlerde şarkı söyledi bağlama çaldı.. 18 yaşına kadar Diyarbakır'daki birçok mahalli sanatçının arkasında enstrüman  çaldı.. 18 yaşından sonra artık ailesinin de izniyle İstanbul'a çalışmaya geldi . İstanbul'da da kısa sürede kendini kanıtladı bir çok gazinoda org veya bağlama çaldı..bu arada da şarkı sözleri yazıp besteler yapıyordu artık yeni bir besteci doğmuştu.. kısa sürede dönemin ünlü şarkıcıları tarafından keşfedildi hem besteci yönü hem müzisyen yönü.. artık ünlü şarkıcılar ona gelip beste istiyor arkalarında enstrüman çalmasını istiyordu. İbrahim tatlıses'te onlardan biriydi uzun yıllar onunla çalıştı bu çalışmadan - SAYGIMIZ VARDIR

,BEN NE İNSANLAR GÖRDÜM şarkıları ortaya çıktı ve Türkiye ye damgasını vurdu.. daha sonra şimdi sayamayacağımız kadar çok sanatçıya beste verdi.. 1990 lı yılların başında artık mahsun Kırmızıgül'le çalışıyordu bu çalışmadan da KARDEŞLİK TÜRKÜSÜ, İNSAN HAKLARI,BENDE SİZDENİM, ŞARKILARI ORTAYA ÇIKTI .artık kendiside kendi eserlerin okumak istedi ve vay babo isimli kasetini çıkardı. fakat daha sonra besteci olarak kalmayı tercih etti.İBRAHİM TATLISES

'e YETİŞ YA MUHAMMED YETİŞ YA ALİ şarkısını MAHSUN KIRMIZIGÜL' e LE DAYE ve

BİZDEN DEĞİLDİR şarkısını verdi ve bu şarkı 4 din in temsilcilerinden vede UNESCO dan ödül aldı.çocukluğundan bu yana süre gelen iyiliği , saflığı ve yardımseverliği onu müzik camiasında çok sevilen çok sayılan bir yere getirdi.evli vede bir çocuk babası olan MEHMET ASLAN 2004 YILINDA YAKALANDIĞI MESANE KANSERİ HASTALIĞINA 18 HAZİRAN 2006 TARİHİNDE GENÇ YAŞTA 49 YAŞINDA YENİK DÜŞTÜ,

Salı, 06 Haziran 2017 16:24

Malatyalı Fahri Kayahan

Yazan

Malatyalı Fahri KayahanMalatyalı Fahri Kayahan [1918 - 22 Nisan 1969]

Fahri Kayahan 1918 yılında Malatya´da doğdu. Babası Gaffar Ağa sülalesinden Mustafa Bey, annesi Şam Kadısı´nın kızı Şerife Hanım´dır. Şerife Hanım ile Mustafa Bey´in Makbule ve Fahri adında bir kız bir erkek çocukları olur. Fahri Kayahan´ın kız kardeşi Makbule 11 yaşındayken ateşli bir hastalıktan ölür. Ailenin tek çocuğu olarak kalan Fahri büyük bir özenle yetiştirilir.

Buna karşın Kayahan´ın yakın çevresinden ve diğer kaynaklardan elde ettiğimiz belgeler sayesinde, bu sanatçının yaşamı hakkında kısa da olsa bazı önemli kesitleri buraya aktarmaya çalışacağız.

İlk, orta ve lise tahsilini Malatya´da tamamlar. Babasının Malatya´nın en büyük manifatura dükkanına sahip olması genç Fahri Kayahan´ı bu dükka çalışmaya mecbur eder. Ancak O´nun gözü müziktedir... Bir enstruman çalmak, türkü söylemek ister hep. Fırsat buldukça dağda bayırda arkadaşlarıyla gramafon dinlemeye giderler. Kendi yöresinin dışındaki müziklerle tanışması da bu dönemde başlar. İlk önceleri bağlamaya heves eder ve bir süre bağlama çalar. Daha sonra Karaköylü Reşat Dayı´dan tambur dersleri alır. Fahri Kayahan´ın bizler için son derece karanlıklarla kaplı bu yılları O´nun sonraki yaşamında etkin rol oynayacaktır. Kayahan´ın meslek yaşamındaki önemli olaylardan biri de bağlamayı bırakıp Tambur çalmasıdır.

   Henüz ilk gençlik çağlarını yaşayan Malatya´lı Fahri, şehir merkezinde katıldığı bir şenlik sırasında Fahriye isminde genç ve güzel bir kızla tanışır. Malatya´nın ileri gelen ailelerinden olan Hamikoğulları´ndan Hacı Ağa´nın kızı Fahriye ile 1933 yılında evlenir. Hacı Ağa´nın konağına iç güveyi giren Fahri kısa zama bu konakta yapılan müzik toplantılarının tanınmış simaları arasına girmeyi başarır. Konakta keman, piyano, ud, tambur gibi enstrumanlar bulunmaktadır. Hacı Ağa keman çalmakta, damadı Fahri de ona tamburu ve sesi ile eşlik etmektedir. Bir süre sonra Fahriye Hanım hamile kalır ve 1934 yılında Suade adını verdikleri bir çocukları doğar. Fahriye ve Fahri Kayahan çifti mutluluk ve esenlik içinde yaşamlarını sürdürmektedirler. Ancak 1936 yılının Ocak ayının son gününde Fahri Kayahan´ın daha sonraki yaşamında derin izler bırakacak o talihsiz olay yaşanır. Fahriye Hanım hayatını kaybeder. Fahri Kayahan eşini kaybetmenin derin acısına dayanamaz. Bu olay karşısında iki yaşındaki kızı ile annesi ve babasını da alarak Malatya´yl terkeder; İstanbul´a gelir. Kendisini İstanbul´un usta müzisyenlerinin ve bestekârlarının arasında bulur.

  Selahattin Pınar, Artaki Can gibi ünlü isimlerle tanışır. O yıllarda İstanbul´un canlı müzik merkezleri konumunda olan Borsa Kıraathanesi´nde Belvü Çay Bahçesi´nde, ´nde tamburu ve sesiyle başarılı programlar yapar. 1937 yılında Almanya´ya giderek Polydor Plak firmasına yedi adet plak doldurur. İstanbul´un müzik yaşantısını kısa zama öğrendiği gibi yurt dışındaki müzik atmosferini

de öğrenmiştir artık. Yurda döndükten sonra Malatya´lı Fahri Kayahan adıyla ünlenecek onlarca plağa sesinin ve sazının nağmelerini kaydettirecektir. Yine pek çok besteye bu dönemde imzasını atar. Malatyalı Fahri´nin tüm yurdu saran şöhreti 1940´lı 50´li yıllarda hep sürecektir...

1937 yılında Dolmabahçe Sarayı´nda Atatürk´ün huzurunda çalıp söyler. 1939 yılında bedelli kısa dönem askerlik görevini tamamlar.

Fahri Kayahan Malatya´nın sayılı manifaturacılarından birinin oğlu olması sebebiyle daima şık ve temiz giyinen bir kişidir. Yaşamı boyunca hiç içki ve sigara kullanmadığı söylenir. İIk evliliğinden yıllar sonra Sadiye Arcuman´la kısa bir evlilik daha yapmıştır. Yaşamı boyunca gerek iş ve sanat çevresinden, gerekse memleketinden pek çok arkadaşı ile muhabbette olmasına rağmen o yalnız ve içine kapanık bir insandır.

   1940´lı yılların yükselen değerlerinden biri de ses sanatkarlarının film çevirmesidir. Müzeyyen Senar ile Kerem ile Aslı, Suzan Yakar ile Saz ve Caz filmlerinde oyuncu olarak rol almıştır. Bu filmlerde olduğu gibi bazı filmlerde yalnızca tamburu ve sesiyle film müzikleri yapmıştır. Bununla birlikte Fahri Kayahan´ın senaryolarını burada anmadan geçmemek gerekir. Çoğu Anadolu insanının yaşamından kesitleri içeren bu senaryoların bazıları filme çekilmiştir. Tamamı 60 civarında olan senaryolarından bazıları şunlardır; Sarı Kordela, Şirvan ile Abuzer, Ezo Gelin, Bülbül, Öldüren Yumruk, Gümüş Kırbaç, Perçemli Aslan, Yıldızlardan Gelen Dilber, Sokak Rakkasesi...

   Fahri Kayahan´ın ilk gençlik yıllarından itibaren gerek görüntüsüyle gerekse davranışlarıyla daima elitist bir hal sergilediğini yakınları söylemektedir. Böylesi bir yaşam tarzı O´nu devletin en üst düzeyindeki simalarla da buluşturmuş ve bu kişilerle uzun süreli birliktelikler yaşamıştır. Bunlardan biri Atatürk´le olan beraberliğidir. Sık sık Atatürk´ün huzurunda çalıp söylediği ve sohbet ettiği anlatılır. Bu türden yakınlaşmaların en yoğunu ise İnönü ailesiyle olmuştur. İstanbul´a geldikleri ilk günden itibaren İnönüler´in Kayahan Ailesi´ne himmetleri anımsanmayacak derecededir. Fahri Kayahan´ın İsmet Paşa´yla ilişkileri hep sıcak bir zeminde gerçekleşmiştir... Askeri ve bürokrat çevreyle ilişkileri ise sürekli devam etmiştir. Bununla birlikte o dönemdeki (1940-60) kırsal kesimin müzik anlayışının farklı bir tarzla şehir ortamında Fahri Kayahan´la taş plaklara aktarıldığını görüyoruz. Bu konudaki ayrıntıları diğer bölümde vermeye çalışacağız.

  Malatyalı Fahri´nin yukarıda aktardığımız üst düzeydeki (bilhassa yönetimdeki) kişilerle olan ilişkilerinin yanında, özellikle hemşehrisi ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri özel hayatının en yoğun ve duygulu kısmını oluşturur.

Ahmet Fırat, Mehmet Kığılı, Asım Kurdal, Mahmut Hoşhanlı, Nazım Uzun Hekimoğlu, Şefik Kayahan, Ziya Soylu, Enver Bengü, Mustafa Kılıçaslan, Faruk Diyarbakırlı, Çakır Ahmet ve Beşiktaşlı Arap Zeki en yakın dostlarıdır... Dost meclislerindeki Fahri Kayahan sakin, duygulu, samimi kişiliğiyle tanınmıştır. İçki ve sigara kullanmayışı onun hiçbir zaman "aşırı" davranışlarda bulunmamasının sebebi olarak gösterilir.

   Ancak bu fazlasıyla hassas mizacı kendisine her zaman ağır faturalar çıkarmıştır. Bilhassa hayatının son döneminde yaşadığı talihsiz olay karşısında dayanma gücünü yitirmiştir. 1969 yılının ilk yarısıdır. Kayahan o sıralar Galatasaray Kalyoncu Kulluk´ta Ömer İnönü´ye ait bir evde oturmaktadır. Bir gece akrabalarından Avni Kurtbilek´in evine misafir olarak gitmiştir. Gece yarısı eve döndüğünde evinin soyulduğunu görür. Bütün plakları, elbiseleri, kıymetli özel eşyaları, evinde ne varsa götürülmüştür. Olay karşısında şok geçiren Kayahan hastaneye kaldırılır. Çilelerle ve sıkıntılarla dolu bir yaşamın ardından yaşanan bu olay karşısında vücudu ve gönlü dirençsiz kalmıştır. Yaklaşık bir ay hastanede yatar. Doktorların olağanüstü çabalarına rağmen kurtarılamayarak 22 Nisan 1969 Salı günü yaşama veda eder. Zincirlikuyu Mezarlığı´nda defnedilmiştir.

Salı, 06 Haziran 2017 16:21

Mahmut Coşkunses

Yazan

Mahmut CoşkunsesMahmut Coşkunses  (1942 / 29 Temmuz 2001)

1942 yılında Urfa'da doğan ve 5 çocuk babası olan Coşkunses, yaklaşık 45 yıllık sanat hayatında yüzlerce esere imza atmış, yetiştirdiği sanatçılarla milli kültüre ve musiki hayatımıza büyük hizmetler vermişti. Milli ve manevi değerlere karşı duyduğu büyük hassasiyet, milletimizin değerlerini yaşatmak noktasındaki gayreti, O'nu dört yıl önce Meltem TV ekranlarıyla buluşturmuştu. İnsanımızca büyük teveccüh gören bu ekrandan milyonlara seslenen Coşkunses, Türk Halk Müziği'nin en nadide eserlerini icra ederek, izleyicilerini programına bağladı. Çevresinde mütevaziliği, vefası, cömertliği, babacan tavrı ve ilim sahibi insanlara gösterdiği saygısı ile temayüz eden Usta, herkesce sevilen büyük bir şahsiyetti.

Sayfa 3 / 3