Haydar Tatlıyay (1890 / 1963, İstanbul)
Haydar Tatlıyay 1890 yılında Serezde doğdu. Mehmed Efendi ile Ayşe Hanımın oğludur. Bestekar ve udi Dramalı Hasan (Güler) ise amcasının torunudur. I.Dünya Savaşı yıllarında annesi ile babası öldü. Bu sıralarda Pire Limanında bulunan Hıdivlerin gemisi ile Türkiyeye kaçtı. Bir süre Çanakkalede yaşadı. Babası o yörelerin iyi klarnet çalanlarındandı; annesi de güzel keman çalışı ile çevresinde tanınmıştı. Haydar Tatlıyay
doğumundan, delikanlılık yaşına kadar bu ortamda yetişti ve ilk keman derslerini annesinden aldı. Dramalı Hasanla birlikte piyasada çalışmaya başladı. Bir ara musikiyi bırakmış, Çanakkaleye geldikten sonra bir kahvecinin yanına girmiş, duvarda asılı duran bir kemanı görmüş, tekrar keman çalmaya başlamıştır.
İzmirde bulunduğu yıllarda özellikle Hacı Tetikten yararlanarak piyasanın iyi kemanileri arasına girdi. Askerlik hizmetinden sonra Mısıra gitti. Çok maceralı bir hayat süren Tatlıyay, birçok evlilikten sonra 1948 yılında Makbule Hanımla evlendi. 1963 yılında İstanbulda öldü ve Zincirlikuyu Asri Mezarlığında toprağa verildi.
Hasan Mutlucan (d. 1 Mart 1926 İzmir) - (ö. 28 Aralık 2011 İstanbul
Türk Halk Müziği sanatçısıdır.6 yaşındayken babasını kaybeden Mutlucan, 13 yaşında annesiyle birlikte İstanbul'a taşınırlar. Ortaokul yıllarında (1940) dekoratör çırağı olarak çalıştığı tiyatroda, oyunculardan biri rahatsızlanınca ilk defa sahneye çıkar. Tiyatro sanatçısı Necdet Mahfi Ayral tarafından, rahatsızlanan oyuncunun yerine Mutlucan seçilir. Oyuncunun repliği çok kısadır: "Burası Kaf Dağı, ne işin var senin burada". Bu kısacık replik seyirciler arasında bulunan Muhsin Ertuğrul'un çok ilgisini çeker ve tiyatroda ufak roller almaya başlar.
Daha sonra Muhlis Sebahattin ile tanışır ve onun operet kumpanyasına katılır. O'nun ölümünden sonra İstanbul Belediye Konservatuarı’na girer. Konservatuarın o dönemki yönetmeni Münir Nurettin Selçuk'tur. Sesinin az bulunur kalitedeki bas tınısı, Faust operasına girme imkânı bile vermiştir ona fakat Mutlucan türküleri çok sevdiği için bu teklifi kabul etmemiştir.
1973 yılında TRT radyosunda 15'er dakikalık programlarla davudi sesini tüm Türkiye tanır. Sâdi Yâver Ataman'ın ısrarıyla kahramanlık türküleri söyler ve bir de plak çıkartır.
12 Eylül 1980'de darbe okunan bildirinin ardından Hasan Mutlucan'ın Kahramanlık Türküleri albümünden "Yine de Şahlanıyor" türküsü çalınır. Bu türkü günün şartlarıyla birlikte öyle bir etki yapar ki artık o davudi sesi ve ismi darbelerle özdeşleşir. Fakat Mutlucan bu durumdan son derece rahatsız olmaktadır. Bu rahatsızlığını da şu cümlelerle dile getirir: "Dehşetli bozuluyorum. Çünkü darbe sanatçısı değilim. Halit Kıvanç attı bu sıfatı ortaya. Sanki bütün millet, hislerinin tercümanıymış gibi kabul etti. Kahramanlık türküleri insanlara tesir eden bir şeydi. Hissiyatlarına tesir ettim ki beni beğendiler. Ama yukarı kademelerden bazı kişiler beni maalesef kullandılar. Propaganda, reklam vasıtası yaptılar. Darbecilere mal etmek istediler, o türkülerden soğuttular beni. Ben kimsenin adamı değilim, halka türküler okuyan biriyim, o türküler ecdadımın kahramanlık öykülerini anlatan menkıbelerdi. Daha fazla konuşmak istemiyorum. Hissiyatıma kapılabilirim. Küskünüm efendim." Kendisi, sosyal demokrat çizgide ve darbe karşıtı olduğunu belirtmiştir.
Siyasi görüşü ile yaptığı müziği propaganda aracı haline getirenlerin militarist tavrı arasıdaki tezatı anlatan en çarpıcı deyişlerinden biri, 2006 yılında bir gazete röportajında söylediği: "(...) kendi sesimle kendimi uyandırmaktan bıktım artık" cümlesidir.
1962 yılında TRT'den politik sebeplerden dolayı ayrılmak durumunda kalır. Sonrasında İstanbul Belediyesi Konservatuarı Türk Halk Müziği Topluluğu’na katılır.
Boş zamanlarında Seferihisar’da (İzmir) hobi olarak balıkçılık yapardı.
Alzheimer hastası olan ve İstanbul'daki evinde tedavi gören Hasan Mutlucan, rahatsızlığı artınca kaldırıldığı Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 29 Aralık 2011 tarihinde hayatını kaybetti. Hasan Mutlucan'ın cenazesi Çekmeköy Mezarlığı 'nda toprağa verildi.
Hasan Ferit Alnar (d. 11 Mart 1906 - ö. 26 Temmuz 1978)
Hasan Ferit Alnar (d. 11 Mart 1906 - ö. 26 Temmuz 1978), Türk Beşleri arasında yer alan çağdaş Türk müziği bestecisi. Klasik Türk müziği öğeleriyle Batı
Hamiyet Yüceses (d. 20 Haziran 1916 İstanbul - ö. 10 Temmuz 1996 Marmaris)
Annesi Kadriye Hanım, babası marpuç tüccarı Halil Efendi'dir. Küçük yaşlarda sesinin güzelliği ile dikkat çekti. Hafız Burhan hayranı idi. Haseki'deki Hacı Kadın İlkokulu'nda okudu. Babasının işlerinin bozulmasi nedeniyle 11 yaşındayken (1927) sahnede şarkı söylemeye başladı. 4-5 yıl boyunca Anadolu'nun birçok şehrinde çalıştıktan sonra Gaziantep'te uzun bir süre kaldı. Şöhreti İstanbul'a kadar geldi. 1932 yılının başlarında Beyoğlu'nda ünlü Londra Birahanesi'nde Safiye Ayla'nın kadrosunda gazino çalışmalarını başlattı. Selahattin Pınar, Sadettin Kaynak, Yesari Asım Arsoy, Mısırlı İbrahim ve Bimen Şen'den özel dersler aldı. 1932 yılı Temmuz ayında Kadıköy Mısırlıoğlu Bahçesi'nde düzenlenen yarışmada Türkiye Ses Kraliçesi seçildi. 1933 yılında eski İstanbul Radyosu'nda programlara çıktı. Sahibinin Sesi, Columbia ve Odeon firmalarına plaklar doldurdu. Soyadı kanunu çıktığında Sadettin Kaynak ve Selahattin Pınar'ın ısrarı ile "Yüceses" soyadını aldı. Sadettin Kaynak, Hamiyet'in sesine göre besteler yaptı: O Dudaklar, Yasemen, Kirpiklerinin Gölgesi gibi. Bu plaklar, devrinde satış rekorları kırdı.
1940 yılında deniz astsubayı Fethi Yüceses ile evlendi. Eşi astsubay Fethi Yüceses'i 14 Temmuz 1942'de, denizcilik tarihinde Atılay faciası olarak geçen, Atılay adlı denizaltının batmasıyla kaybetti. Bu acıyla söylediği "Gitti de Gelmeyiverdi" şarkısı çok meşhur oldu. Şöhreti; güftesi Abdülhak Hamit Tarhan'a, bestesi Mehmet Baha'ya ait olan, seslendirmesi oldukça zor, "Makber" adlı şarkıyla daha da arttı. 1944 yılında Kemal Mollaoğlu ile evlendi.1944 yılında yapılan bu evlilik 1955 yılı sonlarında ayrılık ile bitti. 1956 yılında Cumhuriyet Gazinosu'nda sahnede şarkı söylerken dinleyiciler arasında bulunan genç tıp fakültesi öğrencisi Osman Sabuncu'nun isteği olan şarkıyı okuyarak 40 yıl sürecek bir evliliğin temelini attı. Aynı dönemde İstanbul Belediye Konservatuarı Türk Müziği İcra Heyeti'nde görev aldı. 1946'da Hacı Arif Bey'in Bakmıyor Çeşm-i Siyah şarkısını, araya bir gazel ilave ederek okuması çok ilgi çekti. 1949 yılında bu şarkıyı Odeon plaklarına okudu. Rekoru bugün bile kırılamayan bır satış yaptı. 1949 yılında açılan yeni İstanbul Radyosu'nda 1953 yılı sonlarına kadar emisyon aldı. 1950 yılında radyodan aldığı ücreti üniversıte talebeleri'ne bağışladı. Üniversite Talebe Birliği'de her yıl düzenledikleri Edebiyat Yarışması'nda "Hamiyet Mükafatı" adı ile ödüller dağıttı.
Efsuncu Baba, Affet Beni Allahım, Kanun Namına,Soygun, İncili Çavuş, Mahallenin Namusu, Saz Ve Caz filmlerinde şarkı söylerken göründü.
Suriye, Lübnan, Kıbrıs, İsrail, Almanya ve ABD'de konserler verdi. BBC Radyosu'nda da program yaptı.
Taşlık Gazinosu, Maksim Gazinosu, Küçük Çiftlik Parkı, Kristal Gazinosu gibi dönemin İstanbul'unun en ünlü gazinolarında assolist olarak sahneye çıktı.
O dönemleri hatırlayanların ilk söyleyecekleri şu kelimeler olur.Hamiyet Yüceses Taksim meydanında bulunan Kristal Gazinosunda "Bakmıyor Çeşm-i Siyah" şarkısını söylerken dışarıda trafik durur, gazino müşterilerinden daha büyük bir kalabalık meydanda birikir, ancak şarkı bittiğinde her şey normale dönerdi."
10 Temmuz 1996 tarihinde Marmaris'de vefat etmiştir.Cenazesi İstanbul"a getirilmiştir. Karacaahmet Mezarlığına gömülmüştür.
Hammâmîzâde İsmâil Dede Efendi, (9 Ocak 1778, İstanbul - 29 Kasım 1846 Mekke, Minâ)
Türk hânende, neyzen ve bestekâr. Babası geçimini hamam işletmeciliğiyle sağladığı için kendisine "Hammâmîzâde" denmiştir. Ancak günümüzde "Dede Efendi" diye anılır.
Dede Efendi bestekârlığının yanı sıra neyzenliği ve hânendeliği ile de ünlüdür. Sesinin güzelliği ve müzik yeteneği çok küçük yaşta ortaya çıkınca, devrin meşhur mûsikîşinaslarından Uncuzade Mehmet Emin Efendi'den özel dersler almaya başladı. 1798'de Yenikapı Mevlevihânesi şeyhi Ali Nutki Dede'ye bağlandı. Yirmi iki yaşındayken 1001 gün süren Mevlevî çilesini tamamlayarak «Dede» oldu. Çilede iken bestelediği ilk şarkısıyla Pâdişah III. Selim'in dikkatini çekti, art arda bestelediği yapıtlarla devrin gözde bestekârları arasına girdi. Yüksek saray görevlerinden pâdişah musahipliğine ve müezzinbaşılığa atandı. Sultan III. Selim'den sonra Sultan II. Mahmud'un da yakın alâka ve desteğini gördü.
İsmâil Dede Efendi, bir yandan saray fasıllarına hânende (Ses Sanatçısı) olarak katılırken, bir yandan da Enderûn'da ve Yenikapı Mevlevihâne'sinde mûsikî dersleri verdi. Evliliğini de saraydan bir hanımefendi ile yapıyor. Fakat Dede Efendi'nin başına ilginç hadiseler geliyor. Evlendikten 1 sene sonra oğlunu, annesini ve üvey annesini kaybediyor. Bunu da eserlerinde işliyor.
Yetiştirdiği çok sayıda öğrenci arasında özellikle, kendisinden sonra XIX. yüzyılın en büyük bestekârları arasında yer alan Zekai Dede, Dellalzade İsmâil Efendi ve Eyyûbi Mehmet Bey sayılabilir.
Art arda yeni makamların bulunduğu klasik Türk mûsikî repertuvarının en gözde parçalarının bestelendiği III. Selim devrinde ilk yapıtlarını veren İsmâil Dede Efendi bilhassa Sultan Abdülmecid devrinde Batı Mûsikîsi'ne ciddi alâka gösterilmesine üzülür, Türk Mûsikîsi'ne bağlı kalmış bir bestekârdır. Onun temel gereci insan sesidir. Mevlevî âyininden ilâhiye, kardan köçekçeye, her biçimde ürün veren Dede Efendi içtenlik ve akıcılığa büyük ehemmiyet vermiştir.
İsmâil Dede Efendi, 500 dolayında beste yapmışsa da, nota kullanımının yaygın olmayışı ve mûsikî öğretiminin ezbere dayanması sebebiyle, bunların yarısına yakını unutulmuş 8'i çalgısal, geri kalanı sözlü olmak üzere 267 eseri günümüze ulaşabilmiştir. Sözlü eserlerinden 49'u dinsel tasavvufî, 218'i din dışıdır. En mühim tasavvufî eserleri Hüzzam, Saba ve Ferahfezâ Mevlevî âyinleridir.
Dede Efendi, Hacc vazîfesini yerine getirmek üzere gittiği Hicaz'da hastalanarak vefat etti.
ESERLERİ:[kaynak belirtilmeli]
Rast Semâi Yine bir gülnihâl aldı bu gönlümü
Hicaz köçekçe Şu karşıki dağda bir yeşil çadır
Rast Kar-ı Nev Gözümde daim hayali cânâ
Hicaz Yürük Semâi Yine neş'e-i Muhabbet etti dil-ü canım etti şeyda
Hüzzam Yürük Semâi Reh-i Aşkında edip kaddimi kütah gönül
Ferahfezâ Yürük Semâi Bu gece ben yine bülbülleri hâmûş ettim
Hicaz Semâi Ey büt-i nev-edâ olmuşum müptelâ
Halit Çelikoğlu (Nisan 1934 /29 Ağu 2012 )
Nisan 1934 tarihinde Adapazarı’na bağlı Yukarıdere köyünde dünyaya geldi.Evli ve 4 çocuk babası.İlkokulu doğduğu köyde bitirdi.İlkokuldayken teftişe gelen ilköğretim müfettişi, öğrencilerden birer tabiat şiiri yazmalarını istedi.Tabi ki öğrencilerin yazdığı şiirler içerisinde en beğenilen şiir Halit Çelikoğlu’nun oldu ve yazdığı şiir Adapazarı’nda bir çocuk dergisinde yayınlandı.İlkokulu bitirdikten sonra, 4 yıllık Arifiye Köy Enstitüsüne devam ederken 1954 yılında babasının vefatıyla öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.Askerliğini Urfa 116. jandarma Er Eğt. Alayı’nda bölük yazıcısı olarak yapmaktayken bir tepenin üzerindeki kayalıklarda şiir yazmaya başladı.Şiirlerini okuyan bir asker arkadaşı ‘’gel sana bir şiir kitabı çıkaralım’’ dedi.Asker arkadaşının da yardımıyla kitabın basım izni için Talim ve Terbiye Kurulu’na yazı yazdılar.Bir süre sonra bağlı bulunduğu tabur komutanlığına, Talim ve Terbiye Kurulu’ndan kitabın basım izninin verildiğine dair bir resmi yazı geldi.Yazılı izni gören Tabur komutanı, bölük komutanını çağırarak ‘’Halit Çelikoğlu askerlik mi yapıyor yoksa şiir mi yazıyor ! derhal eğitime alın bu askeri , şiir kitabını da terhis olduktan sonra kendisine teslim edin’’ diye emir verdi.
Terhis olduktan sonra şiir kitabını da yanına alarak Düzce Sümerbank mağazasında çalışmaya başladı.Şiir kitabının basılması için, bir arkadaşıyla Ankara’ya gönderdi.Arkadaşı kitaba ‘’Sevgimin Damlacıkları’’ adını vererek piyasaya çıkmasını sağladı.Ancak şiir kitabı beklediği ilgiyi görmedi.
Ardından adliyenin açtığı sınavı kazanarak zabıt katibi olarak yeni görevine başladı.Bir süre sonra başkatip oldu.Şiir yazmaya devam ederken Ankara ve çevresindeki şairleri Düzce’ye davet ederek bir ‘’Sanat Gecesi’’ düzenledi.
1970 yılında İstanbul Sultanahmet adliyesine tayin isteyerek emekli olana kadar burada çalıştı.1972 yılında İ.Behlül Pektaş ile Unkapanı’nda dolaşırken, Nazmi Yükselen tarafından Elif Plak’ın sahibi-yapımcı Kerem Güney ile tanıştı.45’likler dönemiydi.’’Teselli Arıyorum ve Adımı Kalbime Yaz’’ adlı 2 eser ile müzik piyasasına giriş yaptı.Sanatçı Nuran Yakar ‘’Teselli Arıyorum’’ eserini yorumladı ama şarkı beklenen ilgiyi bulamadı.Ardından Adnan Şenses yorumuyla piyasaya çıkan ‘’Adımı Kalbine Yaz’’ 45’liği öyle bir patladı ki, 3 kaset fabrikası gelen talepleri karşılamakta zorlanıyordu.Elif Plak’tan toplam 35 eseri 45’lik halinde piyasaya çıktı.
Devran Plak’tan Gönül Akkor yorumuyla ‘’Öyle Yaktın Ki Beni (Müzik: Cavit Deringöl)’’ ve ‘’Benim Şikayetim Aşktandır Aşktan (Müzik: Rıfat Şanlıel)’’ adlı 45’Liği çıktı.
Elenor Plak’tan Zeki Müren yorumuyla çıkan ‘’Hayat Sen Ne Çabuk Harcadın Beni’’ adlı eseri dilden dile dolanmaya başladı.
1982 yılında Günaydın gazetesi’nin düzenlediği şiir yarışmasında ‘’Bir Sevgi İstiyorum’’ adlı eseri birinci oldu.Bestesi Nejdet Tokatlıoğlu’na ait olan bu eseri Muazzez Abacı, Samime Sayan ve ardından Kamuran Akkor yorumladı.Şarkı hit olunca birçok bestekarın dikkati Halit Çelikoğlu üzerinde yoğunlaştı.Yusuf Nalkesen, Mustafa Sayan, Yılmaz Tatlıses,Cavit Deringöl, Nejdet Tokatlıoğlu, Teoman Alpay, Suat Sayın, Arif Sami Toker gibi bestekarlarla çalışmalarına başladı.
Eserlerini yorumlayan sanatçılar arasında; Adnan Şenses, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Bergen, Kibariye, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Faruk Tınaz, Metin Milli, Hülya Sözer ;
Halit Arapoğlu Doğum Yılı: 1953
Halit Arapoğlu Antep'in Yolları Ufacık Taşlar,Ben Bir Yüce Beydim,Bir Ay Doğmuş (Beymayıl),Çıkam Yüce Dağların Başına,Döne'm Oturmuş Da Gine,Elinde Bıçağın Geldin Yanıma,Evinin Önünde Oturmuş,Geze Geze Yüreğime Dert Oldu,Gine Aktı Gözyaşlarım,Hacılar Hocalar şarkıları ile tanınmıştır. Özellikle Antep'in Yolları Ufacık Taşlar şarkısındaki
(aman) Antep'in yolları ufacık taşlar Antep'in güzelleri hilal kaşlar Şahsenem'i sorarsan gözünde yaşlar Ağlar sızlar gördüm nazlı Senem'i Gitme garip gitme aman aman Gadan ben olim kölen ben olim Amman amman garip aman Yaprak gazel olmuş da durmuyor dalda Elde güzel çoktur bana ne fayda Bir mektup yollasan haftada ayda Ona bakar bakar gönül eylerim Gitme garip gitme aman aman Gadan ben olim kölen ben olim Amman amman garip aman sözleri ile milyonlara ulaşmıştır.
Halil Karaduman (d. 1959, Birecik, Şanlıurfa - ö. 9 Ekim 2012, İstanbul) Bir kanun virtüözü
Türk kanun virtüözü. 1959 yılında Urfa’nın Birecik ilçesinde doğdu. 1 yaşından itibaren taşındıkları Gaziantep’te büyüdü. Kanuni babasından 5 yaşında itibaren kanun ve müzik dersleri aldı. Ortaokul ardından lise öğrenimini Gaziantep’te tamamlayıp 1977 yılında İstanbul’a geldi. O yıl İ.T.Ü. Devlet Konservatuarı Temel Bilimler bölümüne girdi ve bölümünü birincilikle bitirdi.
İstanbul’a geldiğinden itibaren plak ve kaset dünyasında yönetmen, bestekar ve kanun refakati olarak yer aldı. Türkiye’deki üst düzey bütün solistlerle gerek plak, gerekse sahne çalışmaları yaptı.
Özellikle; Zülfü Livaneli ile birlikte yaptığı çalışmalar sanatçının yurtdışına açılmasını sağlamıştır. Bu sayede dünyanın çeşitli yerlerinde yabancı orkestra ve şarkıcılarla konserler verdi. Bu çalışmalarının sonucunda Amerika, Yunanistan, Ürdün, Tunus, Lübnan ve Suriye olmak üzere 100 den fazla Kanun öğrencisi bulunuyordu. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı kanun sanatçısı görevini sürdürmekteydi. Ayrıca "Devlerin aşkı", "Rüyalarda buluşuruz", "Leyla" gibi çok tanınan besteler sanatçıya aittir.
Türkiye’de üç tane, Amerika’da bir tane, Yunanistan’da iki tane olmak üzere 6 tane enstrümantal albümü bulunmaktaydı. Kanun icrasına yepyeni bir stil getiren sanatçının ayrıca bir de kanun metodu yazmıştı. Zülfü Livaneli’yle gittiği Almanya turnesinden dönerken havaalanında kalp krizi geçiren ünlü kanun virtüözü Halil Karaduman 9 Ekim 2012'de 53 yaşında yaşamını yitirdi
Hakkı Derman ( İst -1907 - I972 )
Hakkı Derman Kimdir? Türk kemancısı (İst-1907-I972) Beşiktaş Gaziosmanpaşa lisesini ve eczacılık mektebini bitirdi (1926). Keman öğrenimine on yaşında başladı.
On iki yasında Beşiktaş Musiki cemiyetine kabul edildi. İstanbul (1928) ve Ankara (1936) radyolarına girdi, 1945’te İstanbul’a döndü. TRT İstanbul radyosunda çeşitli görevlerde bolundu. Türk musikisinde döneminin en usta kemancısı sayılır.
Hakkı Derman ( İst -1907 - I972 )
Hakkı Derman Kimdir? Türk kemancısı (İst-1907-I972) Beşiktaş Gaziosmanpaşa lisesini ve eczacılık mektebini bitirdi (1926). Keman öğrenimine on yaşında başladı.
On iki yasında Beşiktaş Musiki cemiyetine kabul edildi. İstanbul (1928) ve Ankara (1936) radyolarına girdi, 1945’te İstanbul’a döndü. TRT İstanbul radyosunda çeşitli görevlerde bolundu. Türk musikisinde döneminin en usta kemancısı sayılır.