Çarşamba, 24 Mayıs 2017 22:24

Emin Turgay

Yazan

Emin TurgayEmin Turgay   (1945-2000)

Emin Turgay 1945 Ergani-Bagür doğumlu. Çocuk yaşta babasını kaybetti. Zor ve sıkıntılı günler içerisinde ancak İlkokulu bittirdi ise de bilahare Diyarbakırda Ortaöğrenimini tamamladı. 16-17 yaşlarında gündüzleri Karayollarında geçici işçi olarak çalışıyor, geceleri de pavyon, içkili lokanta ve çay bahçelerinde amatörce türküler söylüyordu. Bu esnada Diyarbakır Musiki Cemiyeti sesinin güzelliğini keşfederek, ona destek olur.

Askerlik dönüşü Ankara ve Diyarbakır Radyolarında ses sanatçısı olarak çalışmaya başlar. 1967 yılında İstanbulda “Diyarbakır Benim Köşem” isimli  ilk plakı çıkar. İyi satış yapar. Ardından Yarı Türkçe yarı Kürtçe “Yabacın Değilem-Pısmamêteme”  plağı “Altın Plak” ödülü alır.

Tam 50 plak yapar. Altı adet Altın Plak ödülü alır.

1971 yılında İstanbul’a yerleşen Emin Turgay kaset ve plaklardan sonra sahne ve film çalışmalarına da başlar. Başrolünü Canan Candanla paylaştığı “Dert Durağı” ilk filmidir.

1977 de TRT İstanbul Radyosunda Sözleşmeli Sanatçı olarak işe başlar. 200 eseri başka sanatçılar tarafından kaset ve plaklara okunur.

Kanser hastalığına yakalanarak 01.07.2000 tarihinde İstanbulda vefat eder.

Çarşamba, 24 Mayıs 2017 22:22

Emin Ongan

Yazan

Emin OnganEmin Ongan  (1906,Edirne / 4 Şubat 1985)

Emin Ongan 1906 yılında Edirne’de doğdu. Cerrah Kolağası Ahmed Bey ile Çapanoğullarından Zehra Hanım’ın oğludur. Ailesi Balkan Savaşını takiben İstanbul’a gelerek Üsküdar’a yerleşti.İlk öğrenimini Ravza-i Terakki Mektebi’ nde tamamladıktan sonra geri Edirne’ye geldiler. Ortaokulu ve liseyi Edirne’de okudu. Daha sonra yeniden İstanbul’a gelerek Üsküdar’da oturdular. Bir süre serbest çalıştı ise de 1936 yılında

Tekel Tütün Genel Müdürlüğü Muhasebe Teknik bölümünde memur oldu. 1945 yılında sınavsız olarak İstanbul Belediye Konservatuarı’na girdi. Burada hem keman sanatkarı, hem de koro şefliği gibi görevlerde fahri olarak çalıştı. Üç yıl süren bu hizmetten sonra, memuriyeti sebebi ile konservatuardan istifa etti. 1 Eylül 1951 tarihinde saz sanatkarı olarak İstanbul Radyosu’na alındı. 1955 yılına resmi görevlerinden ayrılarak, yeniden konservatuardaki kadrosuna döndü. Uzun yıllar Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne başkanlık ederek, pek çok öğrenci yetiştirdi. Titiz tabiatlı, yavaş hareketli, kolayca sinirlenen bir yapıda olan Ongan, sanatta disipline taraftar olan bir kimseydi. Son yıllarda keman çalmayı bırakmıştı. 1930 yılında evlenen sanatkarın bir erkek çocuğu bulunuyor.

2 Şubat 1985 tarihinde öldü. Üsküdar Doğancılar Camii’nde kılınan namazdan sonra 4 Şubat 1985 tarihinde Karacaahmed Mezarlığında toprağa verildi.

Çarşamba, 24 Mayıs 2017 17:56

Ekrem Güyer

Yazan

ekrem guyerEkrem Güyer (1921 - 1954)

Tsm bestecisi, ses sanatçısı.

Karaman'da doğdu.Ailesi, Güyer 3 yaşındayken İzmir'e yerleşti.Ortaöğrenimini Namık Kemal Lisesi’nde tamamladı.Öğretmen ve şair olan babası Mehmet Adil Bey'den ve ud dersleri alan ablasından etkilenerek, 12 yaşında ud, tambur ve bağlama çalmasını öğrendi. Ağabeyi Nevzat Güyer'le birlikte etkinliklerde şarkı söyleyerek musikiyle aşinalığını ilerletti.

1943 yılında Ankara Radyosu'nun açtığı stajyer solist sınavını kazanan tek aday olarak radyo evinde müzik ve beste çalışmalarına başladı.

1944 yılında Ankara Radyosunda ses stajyerliği yapan Müzehher Özerinç ile evlendi. Bu evlilikten, geleceğin Tsm solisti Metin(Güyer) dünyaya geldi.

Ölümüne değin otuz altı eser besteleyen sanatçı, Nihavend makamındaki "Unutturamaz seni hiçbir şey unutulsam da ben" adlı şarkısını çok sevdiği eşi için bestelemişti.

Bestecinin ölümünden sonra eşi Müzehher Hanım kendisine bestelenen esere karşılık bir şiir yazdı. Besteci Şekip Ayhan Özışık şiiri çok beğendi, Karcığar makamında besteledi; ve "Unutmadım seni ben, unutmadım, her zaman kalbimdesin..." adlı unutulmaz eser ortaya çıktı:

Ekrem Güyer 19 Şubat 1954 günü yaşama veda etti.

Besteleri

Hançer-i aşkınla ey yâr gönlüm üzre vurma hiç (Hicaz)

Unutturamaz seni hiç bir şey unutulsam da ben (Nihavend)

Mahzûn duruşun âşıka bin ömre bedeldir (Hüzzam)

Cânân bilirim sen beni nâlân edeceksin (Acemkürdi)

Ayrılmak ne kadar zor unutulmak çok acı (Nihavend)

Kaç yıl o kadın gönlüme sevdâ diye akmış (Kürdilihicazkâr)

Gidiyorsun güzelim git yine kalbimde yerin (Mahur)

Vaz geçtim o sevdâdan o da bir dem idi geçti (Uşşak)

Bir iç sızısı duymasam her hâtırasında (Hüzzam)

Pazartesi, 12 Haziran 2017 16:49

Cavit Deringöl.

Yazan

cavit deringölCavit Deringöl. 28.04.2008

TRT İstanbul Radyosu'nun emekli sanatçılarından Cavit Deringöl, bir süredir tedavi görüyordu.... Deringöl, aralarında "Kim Derdi ki Biz ayrılacağız" adlı şarkının da bulunduğu çok sayıda esere imza attı... Cavit Deringöl için ilk tören TRT İstanbul Radyosu'nda tören düzenlendi.. Deringöl Kurtuluş Camii'nde kılınacak öğle namazının ardından toprağa verilecek.

Deringöl, bir süre önce katıldığı bir televizyon programında vefasızlıktan dert yanmış ve " kimse beni unutmasın" demişti.

Pazar, 11 Haziran 2017 10:07

Ayşe Şan

Yazan

Ayşe şanAyşe Şan, (d................/ ö.18 Aralık 1996)

Baba evinde kurulan dengbêj divanlarıyla yaşama gözlerini açan Ayşe Şan, Babasının denjbêj olması nedeniyle küçük yaşta müzikle tanışmış, müzik hayatına  Diyarbakır’da kadın cemaatlerinde ilahiler söyleyerek başlamıştır. Eyşana Kurd, Eyşe Xan, Eyşana Eli olarak’ta tanınan sanatçı, Qederê ve Dayikê gibi unutulmaz şarkılara imza atan kişidir. Dokuz yaşında babasını yitiren Şan, Yaşadığı toplumda kadınların şarkı söylemesinin günah olarak görülmesinden dolayı, maruz kaldığı baskılara dayanamayıp genç yaşta Diyarbakır’dan ayrılarak Antep’e gider.

Antep’te sanat yaşamına ilk ciddi adımı atan Ayşe Şan, Kürtçenin yasak olması nedeniyle radyoda İki yıl boyunca Türkçe şarkılar söyler.

1963 yılında ekonomik sıkıntılar nedeniyle sanatın merkezi olarak gördüğü İstanbul’un yolunu tutar.

İstanbul’da Kürtçe ve Türkçe konserler verir. ‘Ez Xezalım’ adlı parçasıyla ünlenir, daha sonra çıkardığı Kürtçe-Türkçe ilk kaseti, onun tanınmasına sağlar. Ancak Ayşe Şan’ın tanınması, onun üzerindeki baskıları azaltmak bir yana, bilakis artırır. Kürtçe müziğin yasak olduğu bu yıllarda baskılara daha fazla dayanamayan Şan, Türkiye’yi terk ederek Almanya’ya gider. Burada sanat ve yaşam mücadelesini sürdürmeye çalışırken 18 aylık kızı Şahnaz’ı yitirir. Direndiği baskılara bir de duygu dünyasındaki bu büyük yıkım eklenir. (Şan’ın dillere destan “Qederê” adlı parçası bu yıllarda yazılır ve söylenir.)

Bir süre burada yaşadıktan sonra şartların uygun hale geldiğini düşünüp Almanya’dan İstanbul’a geri döner. Fakat İstanbul’da yaşamı umduğu gibi iyi gitmez. Artık üç çocuk sahibi bir anne olan Şan bu kez, söylediği şarkılar nedeniyle baskı ve tehditler ile karşılaşır. Çocuklarının da bu durumda kendisini yalnız bırakması üzerine 1979 yılında Bağdat’ın yolunu tutar.

Bağdat’ın Sesi Radyosu’nda Eyşana Eli adıyla sesini duyurmaya başlar. Dönemin Hewler Valisi’nin daveti üzerine Hewler’e giden Şan bir çok konser verir. Burada bir çok sanatçıyla tanışma fırsatı bulur.Ayşe Şan’ın hayatından etkilenen sanatçı Cizrawi, ‘Le le le waye, Eyşane le waye, çav biçuke le waye..’ gibi Ayşe Şan’nın aşkını dilendiren şarkılar seslendirir.

Ayşe Şan, kardeş ve akrabalarının ölüm tehditleri yüzünden doğduğu, hayatının ilk yıllarını geçirdiği ve çok sevdiğini her fırsatta dile getirdiği Diyarbakır’a bir daha gidemez. Sadece annesinin ona sahip çıkması, sevdiği şehre gitmesi için yeterli olmaz.

Kendi hayatında tanık olduğu yalnızlık ve baskıyı şarkılarında dillendiren Ayşe Şan, yine de bütün acılarını vakur bir şekilde karşılamanın yanında, Ezilmişliğin üstünü örten perdenin arkasını gören, bilinçli bir sanatçı olarak; Ezilmişliğin kendisiyle beraber büyük acı ve keder getirdiğini söyler.

Ayşe Şan’ın acı ve keder dolu yaşamına kanser hastalığı eklenir.Ölümünden önce son kez kızını görmek isteyen anneye akrabaları izin vermediği gibi, annesinin mezarını bile bir kez olsun ziyaret etmesine izin verilmez. Bu olay Ayşe Şan’ın hayatında büyük bir yara açar. Ayşe Şan, bu acısını, müzik duygusunda derin izler bırakan bu olay sonucunda ‘Dayike’ şarkısıyla dillendirir. Bir dönemin bütün gençlerini etkileyerek o dönemin efsanesi haline gelmiştir.

Zorluklarla dolu olan hayatı gurbet elde tek başına mücadele ve sıkıntılarla geçmiştir.

Ayşe Şan 18 Aralık 1996 yılında İzmir’de kanser hastalığına yenik düşerek, yaşamını yitirerek aramızdan ayrıldı.

Pazar, 11 Haziran 2017 10:03

Aylin Urgal

Yazan

AYLİN URGANAylin Urgal  (1951, İstanbul / (29-Nisan-1985)

İstanbul doğumlu olup asıl adı Rezzan'dır. 1969 yılında İzmir'de tesadüfen tanıştığı orkestra şefi Birol Soyurgal'ın orkestrasında solist olarak müzik hayatına atılır. Kısa bir süre sonra Birol Soyurgalile evlenir. Dans müziği yaparak İzmir'de sahne çalışmalarına devam ederken 1 Numara Plak'ın sahibi Ali Kocatepe'nin keşifiyle plak dünyasına giriş yapar. İlk plağı kaydedilirken isim olarak Rezzan yerine göbek adı olan Aylin'e, soyadı Soyurgal yerine Urgal yapılmasına karar verilir.

            1975 yılı Aralık ayında ilk plağı "Nerelerdeydin -Paran Pulun Senin Olsun" yayınlanır. Oldukça dikkat çeken bu plağın hemen arkasından 2. 45'liği "Sen Yarattın Beni - Nedir Bu Halin" yayınlanır (Ekim-1976) ve listelerde 1 numaraya kadar yükselir (Nisan-1977). Bu başarılar onu 1976 yılının en iyi ümit veren kadın şarkıcıları sıralamasında 4. olmasını sağlarken "Sen Yarattın Beni" şarkısı 1977 yılının en iyi 8. Türkçe sözlü şarkısı seçilir.

            1977 yılının ortalarında burun estetiği geçirerek görüntüsünü değiştiren Aylin Urgal ameliyatın hemen arkasından ilk ve tek LP çalışmasını Ali Kocatepe'nin prodüktörlüğünde yayınlar. Albümüne kendi şarkılarının dışında daha önceleri Seyyal Taner, Hümeyra, Ali Kocatepe, Ertan-Funda Anapa'nın 45'lik yaptığı bazı şarkıları tekrar yorumlayarak yer verir. 1978 yılında Eurovision Türkiye Finaline "Sevgili Dostum" adlı bir Selami Şahin bestesini hazırlar fakat Türkiye o sene Eurovision Şarkı Yarışmasına katılmama kararı aldığından yarışma hayalleri boşa gider. 1 Numara Plaktan ayrılan Aylin Urgal, Eurovision Şarkı Yarışması için hazırladığı şarkısını Ronnex Plak adına 45'lik yapar ve bu son plak çalışması olur. "Sevgili Dostum -Sakın Ağlama Ardından" (Mayıs-1978).

            1979 yılı Aralık ayında ikiz çocuklarını (Tevfik - Uğur) dünyaya getirir. Bir müddet sahne çalışmalarına ara veren Aylin Urgal ikizler 1 yaşına geldiğinde tekrar sahne çalışmalarına döner. Arabeskin çok fazla ön plana çıktığı bu dönemlerde sahne çalışmaları sırasında ailevi nedenlerden dolayı intihara teşebbüs eder (1981). 1985 yılının Ocak ayından itibaren Ankara'da "Goldfinger" gece kulübünde sürdürdüğü sahne çalışmalarına Nisan ayı sonunda son veren Aylin Urgal İstanbul'a dönüşü sırasında Bolu dağında binmiş olduğu otobüsün uçurma yuvarlanması sonucu hayatını kaybetti

Cumartesi, 03 Haziran 2017 07:12

Dede Efendi

Yazan

dede efendiDede Efendi ( 9 ocak 1778 İstanbul / 1846  30 kasım 1846. Mekke’)

Dede Efendi adı Klasik Türk müziği'nde birden fazla kişi için kullanılmıştır:

Hammâmîzâde İsmâil Dede Efendi (1778- 1846)

Osman Selahaddin Dede Efendi (1819-1886)

Zekai Dede Efendi (1825- 1897)

Dede Efendi (1778-1846)

XIX. yüzyılın en büyük Türk bestecisidir. 9 ocak 1778’de İstanbul’da Şehzadebaşı’nda doğdu. Babası Cezzar Ahmet Paşa’nın mühürdarı SüLeyman Ağa’dır ki, emekli olarak İstanbul’a gelince Şehza-debaşı’ndaki Acemoğlu

Dede Efendi Hamamı’nı satın alıp işlettiği için İsmail Dede Efendi’ye «Hammamîzade» denilmiştir.

İsmail Efendi pek genç yaşta müzik öğrenimine başladı; o çağlarda bir konserva-tuvar halinde bulunan Yenikapı Mevlevîha-nesi’ne kapılanarak, 1800’cle 1001 gün süren Mevlevî çilesini tamamlayıp «dede» oldu. Uncuzade Mehmet Efendi’den lâdinî Türk müziği, Yenikapı Şeyhi bestekâr Alî Nutkî Dede’den dinî Türk müziği, Abdül-baki Dede’den de ney çalmasını öğrendi. Daha 1794’te 16-17 yaşlarındayken bestekâr-lığa başlayıp büyük bestekâr IIL Selim’in dikkatini çekti. III. Selim’in musahibi ve Başmüezzini oldu ki. Saray teşkilâtında pek yüksek bir memuriyetti. 1801’de Saraylı bir hanımla evlendi. Bir ara Saray’dan ayrıldıy-sa da tekrar döndü. II. Mahmut devrinde (1808-1839) ve Abdülmecit devrinde. (1 839-1861) padişah musahibi ve Başmüezzin olarak kaldı. Her üç hükümdarın büyük iltifat ve teveccühünü kazandı.

Dede Efendi, öğrencilerinden büyük bestekâr Dellâlzade İsmail Efendi ve Mutafzade Ahmet Efendi -ile beraber hacca gitti. Fakat koleraya tutularak 30 kasım 1846’da Mekke’de öldü, Hz. Hatice’nin ayak ucuna gömüldü. Öğrencileri, üstatlarının ölümünden iki gün önce bestelediği Şehnaz İlâhi hafızalarında olarak, yalnız, İstanbul’a döndüler.

Dede Efendi, nevzen, hanende ve naathan-dır. Büyük şarkı bestecisi Sermüezzin Rifat Bey (1820-1888) Dede’nin kızının oğludur. Torunları bugün yaşamaktadır. Eserleri bilhassa öğrencisi Mutafzade Ahmet Efendi tarafından nakledilmiştir. Buna rağmen bir-ikî yüz ^seri kaybolmuştur. Öğrencileri arasında Dellâlzade, Haşim Bey, Mehmet Bey, Ze-kâi Dede, Arif Bey, Nikogos Ağa bilhassa sayılabilir. Sultanî-Yegâh, Nev-Eser, Saba-Buse-lik, Hicaz-Buselik, Araban-Kürdî makamlarını yapan da Dede Efendi’dir.

En yüksek üslûpta eserlerden halk zevkini belirtecek parçalara kadar her çeşitten söz eserleri bestelemiş olan Dede’nin etkisi, daha pek genç yaşında çağdaşları üzerinde başlamış, zamanımıza kadar pek büyük ve devamlı olmuştur. Meselâ Dellâlzade, onun tarzını devam ettirmiştir (Bk. Dellâlzade). Dede’yi bütün Türk müziğinin ©n büyük bestecisi sayanlar vardır.

Eserleri

Sebâ Mevlevi Ayini (1823)

Nevâ Mevlevi Âyini (1823)

Bestenigâr Mevlevi Âyini (1832)

Saba – Buselik Âyin-i Şerif (1833)

Hüzzam Âyin-i Şerif (1833)

Ferahfeza Âyin-i Şerif (1839)

Rast Ağır Düyek Kâr-ı Nev: Gözümde dâim hayâl-i cânan

Rast Semai Şarkı: Gene bir gül-nihâl aldı bu gönlümü

Rast Yürük Semai Şarkı: Yüzündür cihâni münevver eden

Hicaz Nakış Yürük Semai: Gene neşve-i mahabbet dil-u cânım etdi şeydâ

Bestenigâr Curcuna Şarkı: Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum

Ferahfeza Muhammes Kâr-ı Kasr-ı Cennet: Kasr-ı Cennet, havz-ı kevser, âb-i hay

Ferahfeza Frengi Fer’î Beste: Ey kaaşı keman, tîr-i müjen cânıma geçti

Ferahfeza Nakış Sengin Semai : Bir dilber-i nâdîde, bir kaamet-i müstesna

Ferahfeza Yürük Semai: Dün gece ben yine bülbülleri hâmûş ettim

Ferahfeza Ağır Aksak Şarkı: El benim-çün seni sarmış biliyor

Şehnaz Ağır Düyek Şarkı: Sanâ ey cânımın cânî efendim

Şehnaz Yürük Aksak Şarkı: Gönül durmaz, su gibi çağlar

Ferahnak Zencir Beste: Figaan eder gene bülbül, bahar görmüştür.

Ferahnâk Nakış Ağır Aksak Semai: Dil-î bî-*çâreyî mecrûh eden tîğ-î nigâhmdır

Ferahnâk Düyek Şarkı: Beğendim seni, geçmem aslaa ben,

Mahur Hafif Beste: Ey goncadehen, hâr-ı elem cânıma geçti.

Mahur Nakış Yürük Semai: Yine zevrak-î derûnum kırılıp kenara düştü

Acem-Aşiran Zencir Beste: Meşâm-ı hâtıra bûy-î gtil-î safâ bula-gör

Acem-Aşiran Ağır Sengin Semai: Ey lebleri goncâ, yüzü gül, serv-i bülendim.

Eve Ağır Aksak Semai Şarkı: Ebrûlerinin zahmı nihandır ciğerimde

Eve Curcuna Şarkı: Sevdim bir gonca-i râ’nâ

Sultanî-Yegâh Zencir Beste: Misâlini ne zemîn-û zaman görmüştür

Sultanî-Yegâh Hafif Beste: Cân-û dilimiz lûtf-i Şehenşâh ile mâ’mûr

Sultanî-Yegâh Nakış Yürük Semai: Şâd-eyledi cân-û dilimi şâh-i cihânım

Şevkefza Ağır Çember Beste: Ermesin el o şehin şevket-i vâlâlarına

Sayfa 29 / 36