besteciler
BİR KAÇ SANİYE - Söz-Hayrullah Makta-Müzik-Yılmaz Tatlıses
BULAMAM SENİ-Söz-Mehmet Nacar Müzik-Yılmaz Tatlıses
ALACAĞIM VAR-Söz-Bayram Mecit Müzik-Yılmaz Tatlıses
Cavit Deringöl.
Cavit Deringöl. 28.04.2008
TRT İstanbul Radyosu'nun emekli sanatçılarından Cavit Deringöl, bir süredir tedavi görüyordu.... Deringöl, aralarında "Kim Derdi ki Biz ayrılacağız" adlı şarkının da bulunduğu çok sayıda esere imza attı... Cavit Deringöl için ilk tören TRT İstanbul Radyosu'nda tören düzenlendi.. Deringöl Kurtuluş Camii'nde kılınacak öğle namazının ardından toprağa verilecek.
Deringöl, bir süre önce katıldığı bir televizyon programında vefasızlıktan dert yanmış ve " kimse beni unutmasın" demişti.
Ayşe Şan
Ayşe Şan, (d................/ ö.18 Aralık 1996)
Baba evinde kurulan dengbêj divanlarıyla yaşama gözlerini açan Ayşe Şan, Babasının denjbêj olması nedeniyle küçük yaşta müzikle tanışmış, müzik hayatına Diyarbakır’da kadın cemaatlerinde ilahiler söyleyerek başlamıştır. Eyşana Kurd, Eyşe Xan, Eyşana Eli olarak’ta tanınan sanatçı, Qederê ve Dayikê gibi unutulmaz şarkılara imza atan kişidir. Dokuz yaşında babasını yitiren Şan, Yaşadığı toplumda kadınların şarkı söylemesinin günah olarak görülmesinden dolayı, maruz kaldığı baskılara dayanamayıp genç yaşta Diyarbakır’dan ayrılarak Antep’e gider.
Antep’te sanat yaşamına ilk ciddi adımı atan Ayşe Şan, Kürtçenin yasak olması nedeniyle radyoda İki yıl boyunca Türkçe şarkılar söyler.
1963 yılında ekonomik sıkıntılar nedeniyle sanatın merkezi olarak gördüğü İstanbul’un yolunu tutar.
İstanbul’da Kürtçe ve Türkçe konserler verir. ‘Ez Xezalım’ adlı parçasıyla ünlenir, daha sonra çıkardığı Kürtçe-Türkçe ilk kaseti, onun tanınmasına sağlar. Ancak Ayşe Şan’ın tanınması, onun üzerindeki baskıları azaltmak bir yana, bilakis artırır. Kürtçe müziğin yasak olduğu bu yıllarda baskılara daha fazla dayanamayan Şan, Türkiye’yi terk ederek Almanya’ya gider. Burada sanat ve yaşam mücadelesini sürdürmeye çalışırken 18 aylık kızı Şahnaz’ı yitirir. Direndiği baskılara bir de duygu dünyasındaki bu büyük yıkım eklenir. (Şan’ın dillere destan “Qederê” adlı parçası bu yıllarda yazılır ve söylenir.)
Bir süre burada yaşadıktan sonra şartların uygun hale geldiğini düşünüp Almanya’dan İstanbul’a geri döner. Fakat İstanbul’da yaşamı umduğu gibi iyi gitmez. Artık üç çocuk sahibi bir anne olan Şan bu kez, söylediği şarkılar nedeniyle baskı ve tehditler ile karşılaşır. Çocuklarının da bu durumda kendisini yalnız bırakması üzerine 1979 yılında Bağdat’ın yolunu tutar.
Bağdat’ın Sesi Radyosu’nda Eyşana Eli adıyla sesini duyurmaya başlar. Dönemin Hewler Valisi’nin daveti üzerine Hewler’e giden Şan bir çok konser verir. Burada bir çok sanatçıyla tanışma fırsatı bulur.Ayşe Şan’ın hayatından etkilenen sanatçı Cizrawi, ‘Le le le waye, Eyşane le waye, çav biçuke le waye..’ gibi Ayşe Şan’nın aşkını dilendiren şarkılar seslendirir.
Ayşe Şan, kardeş ve akrabalarının ölüm tehditleri yüzünden doğduğu, hayatının ilk yıllarını geçirdiği ve çok sevdiğini her fırsatta dile getirdiği Diyarbakır’a bir daha gidemez. Sadece annesinin ona sahip çıkması, sevdiği şehre gitmesi için yeterli olmaz.
Kendi hayatında tanık olduğu yalnızlık ve baskıyı şarkılarında dillendiren Ayşe Şan, yine de bütün acılarını vakur bir şekilde karşılamanın yanında, Ezilmişliğin üstünü örten perdenin arkasını gören, bilinçli bir sanatçı olarak; Ezilmişliğin kendisiyle beraber büyük acı ve keder getirdiğini söyler.
Ayşe Şan’ın acı ve keder dolu yaşamına kanser hastalığı eklenir.Ölümünden önce son kez kızını görmek isteyen anneye akrabaları izin vermediği gibi, annesinin mezarını bile bir kez olsun ziyaret etmesine izin verilmez. Bu olay Ayşe Şan’ın hayatında büyük bir yara açar. Ayşe Şan, bu acısını, müzik duygusunda derin izler bırakan bu olay sonucunda ‘Dayike’ şarkısıyla dillendirir. Bir dönemin bütün gençlerini etkileyerek o dönemin efsanesi haline gelmiştir.
Zorluklarla dolu olan hayatı gurbet elde tek başına mücadele ve sıkıntılarla geçmiştir.
Ayşe Şan 18 Aralık 1996 yılında İzmir’de kanser hastalığına yenik düşerek, yaşamını yitirerek aramızdan ayrıldı.
Aylin Urgal
Aylin Urgal (1951, İstanbul / (29-Nisan-1985)
İstanbul doğumlu olup asıl adı Rezzan'dır. 1969 yılında İzmir'de tesadüfen tanıştığı orkestra şefi Birol Soyurgal'ın orkestrasında solist olarak müzik hayatına atılır. Kısa bir süre sonra Birol Soyurgalile evlenir. Dans müziği yaparak İzmir'de sahne çalışmalarına devam ederken 1 Numara Plak'ın sahibi Ali Kocatepe'nin keşifiyle plak dünyasına giriş yapar. İlk plağı kaydedilirken isim olarak Rezzan yerine göbek adı olan Aylin'e, soyadı Soyurgal yerine Urgal yapılmasına karar verilir.
1975 yılı Aralık ayında ilk plağı "Nerelerdeydin -Paran Pulun Senin Olsun" yayınlanır. Oldukça dikkat çeken bu plağın hemen arkasından 2. 45'liği "Sen Yarattın Beni - Nedir Bu Halin" yayınlanır (Ekim-1976) ve listelerde 1 numaraya kadar yükselir (Nisan-1977). Bu başarılar onu 1976 yılının en iyi ümit veren kadın şarkıcıları sıralamasında 4. olmasını sağlarken "Sen Yarattın Beni" şarkısı 1977 yılının en iyi 8. Türkçe sözlü şarkısı seçilir.
1977 yılının ortalarında burun estetiği geçirerek görüntüsünü değiştiren Aylin Urgal ameliyatın hemen arkasından ilk ve tek LP çalışmasını Ali Kocatepe'nin prodüktörlüğünde yayınlar. Albümüne kendi şarkılarının dışında daha önceleri Seyyal Taner, Hümeyra, Ali Kocatepe, Ertan-Funda Anapa'nın 45'lik yaptığı bazı şarkıları tekrar yorumlayarak yer verir. 1978 yılında Eurovision Türkiye Finaline "Sevgili Dostum" adlı bir Selami Şahin bestesini hazırlar fakat Türkiye o sene Eurovision Şarkı Yarışmasına katılmama kararı aldığından yarışma hayalleri boşa gider. 1 Numara Plaktan ayrılan Aylin Urgal, Eurovision Şarkı Yarışması için hazırladığı şarkısını Ronnex Plak adına 45'lik yapar ve bu son plak çalışması olur. "Sevgili Dostum -Sakın Ağlama Ardından" (Mayıs-1978).
1979 yılı Aralık ayında ikiz çocuklarını (Tevfik - Uğur) dünyaya getirir. Bir müddet sahne çalışmalarına ara veren Aylin Urgal ikizler 1 yaşına geldiğinde tekrar sahne çalışmalarına döner. Arabeskin çok fazla ön plana çıktığı bu dönemlerde sahne çalışmaları sırasında ailevi nedenlerden dolayı intihara teşebbüs eder (1981). 1985 yılının Ocak ayından itibaren Ankara'da "Goldfinger" gece kulübünde sürdürdüğü sahne çalışmalarına Nisan ayı sonunda son veren Aylin Urgal İstanbul'a dönüşü sırasında Bolu dağında binmiş olduğu otobüsün uçurma yuvarlanması sonucu hayatını kaybetti
Dede Efendi
Dede Efendi ( 9 ocak 1778 İstanbul / 1846 30 kasım 1846. Mekke’)
Dede Efendi adı Klasik Türk müziği'nde birden fazla kişi için kullanılmıştır:
Hammâmîzâde İsmâil Dede Efendi (1778- 1846)
Osman Selahaddin Dede Efendi (1819-1886)
Zekai Dede Efendi (1825- 1897)
Dede Efendi (1778-1846)
XIX. yüzyılın en büyük Türk bestecisidir. 9 ocak 1778’de İstanbul’da Şehzadebaşı’nda doğdu. Babası Cezzar Ahmet Paşa’nın mühürdarı SüLeyman Ağa’dır ki, emekli olarak İstanbul’a gelince Şehza-debaşı’ndaki Acemoğlu
Dede Efendi Hamamı’nı satın alıp işlettiği için İsmail Dede Efendi’ye «Hammamîzade» denilmiştir.
İsmail Efendi pek genç yaşta müzik öğrenimine başladı; o çağlarda bir konserva-tuvar halinde bulunan Yenikapı Mevlevîha-nesi’ne kapılanarak, 1800’cle 1001 gün süren Mevlevî çilesini tamamlayıp «dede» oldu. Uncuzade Mehmet Efendi’den lâdinî Türk müziği, Yenikapı Şeyhi bestekâr Alî Nutkî Dede’den dinî Türk müziği, Abdül-baki Dede’den de ney çalmasını öğrendi. Daha 1794’te 16-17 yaşlarındayken bestekâr-lığa başlayıp büyük bestekâr IIL Selim’in dikkatini çekti. III. Selim’in musahibi ve Başmüezzini oldu ki. Saray teşkilâtında pek yüksek bir memuriyetti. 1801’de Saraylı bir hanımla evlendi. Bir ara Saray’dan ayrıldıy-sa da tekrar döndü. II. Mahmut devrinde (1808-1839) ve Abdülmecit devrinde. (1 839-1861) padişah musahibi ve Başmüezzin olarak kaldı. Her üç hükümdarın büyük iltifat ve teveccühünü kazandı.
Dede Efendi, öğrencilerinden büyük bestekâr Dellâlzade İsmail Efendi ve Mutafzade Ahmet Efendi -ile beraber hacca gitti. Fakat koleraya tutularak 30 kasım 1846’da Mekke’de öldü, Hz. Hatice’nin ayak ucuna gömüldü. Öğrencileri, üstatlarının ölümünden iki gün önce bestelediği Şehnaz İlâhi hafızalarında olarak, yalnız, İstanbul’a döndüler.
Dede Efendi, nevzen, hanende ve naathan-dır. Büyük şarkı bestecisi Sermüezzin Rifat Bey (1820-1888) Dede’nin kızının oğludur. Torunları bugün yaşamaktadır. Eserleri bilhassa öğrencisi Mutafzade Ahmet Efendi tarafından nakledilmiştir. Buna rağmen bir-ikî yüz ^seri kaybolmuştur. Öğrencileri arasında Dellâlzade, Haşim Bey, Mehmet Bey, Ze-kâi Dede, Arif Bey, Nikogos Ağa bilhassa sayılabilir. Sultanî-Yegâh, Nev-Eser, Saba-Buse-lik, Hicaz-Buselik, Araban-Kürdî makamlarını yapan da Dede Efendi’dir.
En yüksek üslûpta eserlerden halk zevkini belirtecek parçalara kadar her çeşitten söz eserleri bestelemiş olan Dede’nin etkisi, daha pek genç yaşında çağdaşları üzerinde başlamış, zamanımıza kadar pek büyük ve devamlı olmuştur. Meselâ Dellâlzade, onun tarzını devam ettirmiştir (Bk. Dellâlzade). Dede’yi bütün Türk müziğinin ©n büyük bestecisi sayanlar vardır.
Eserleri
Sebâ Mevlevi Ayini (1823)
Nevâ Mevlevi Âyini (1823)
Bestenigâr Mevlevi Âyini (1832)
Saba – Buselik Âyin-i Şerif (1833)
Hüzzam Âyin-i Şerif (1833)
Ferahfeza Âyin-i Şerif (1839)
Rast Ağır Düyek Kâr-ı Nev: Gözümde dâim hayâl-i cânan
Rast Semai Şarkı: Gene bir gül-nihâl aldı bu gönlümü
Rast Yürük Semai Şarkı: Yüzündür cihâni münevver eden
Hicaz Nakış Yürük Semai: Gene neşve-i mahabbet dil-u cânım etdi şeydâ
Bestenigâr Curcuna Şarkı: Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum
Ferahfeza Muhammes Kâr-ı Kasr-ı Cennet: Kasr-ı Cennet, havz-ı kevser, âb-i hay
Ferahfeza Frengi Fer’î Beste: Ey kaaşı keman, tîr-i müjen cânıma geçti
Ferahfeza Nakış Sengin Semai : Bir dilber-i nâdîde, bir kaamet-i müstesna
Ferahfeza Yürük Semai: Dün gece ben yine bülbülleri hâmûş ettim
Ferahfeza Ağır Aksak Şarkı: El benim-çün seni sarmış biliyor
Şehnaz Ağır Düyek Şarkı: Sanâ ey cânımın cânî efendim
Şehnaz Yürük Aksak Şarkı: Gönül durmaz, su gibi çağlar
Ferahnak Zencir Beste: Figaan eder gene bülbül, bahar görmüştür.
Ferahnâk Nakış Ağır Aksak Semai: Dil-î bî-*çâreyî mecrûh eden tîğ-î nigâhmdır
Ferahnâk Düyek Şarkı: Beğendim seni, geçmem aslaa ben,
Mahur Hafif Beste: Ey goncadehen, hâr-ı elem cânıma geçti.
Mahur Nakış Yürük Semai: Yine zevrak-î derûnum kırılıp kenara düştü
Acem-Aşiran Zencir Beste: Meşâm-ı hâtıra bûy-î gtil-î safâ bula-gör
Acem-Aşiran Ağır Sengin Semai: Ey lebleri goncâ, yüzü gül, serv-i bülendim.
Eve Ağır Aksak Semai Şarkı: Ebrûlerinin zahmı nihandır ciğerimde
Eve Curcuna Şarkı: Sevdim bir gonca-i râ’nâ
Sultanî-Yegâh Zencir Beste: Misâlini ne zemîn-û zaman görmüştür
Sultanî-Yegâh Hafif Beste: Cân-û dilimiz lûtf-i Şehenşâh ile mâ’mûr
Sultanî-Yegâh Nakış Yürük Semai: Şâd-eyledi cân-û dilimi şâh-i cihânım
Şevkefza Ağır Çember Beste: Ermesin el o şehin şevket-i vâlâlarına
Ahmet Yatman
Ahmet Yatman( 1897 İstanbul / 13 Kasım 1973 Elazığ)
.Ahmet Yatman, 1897 yılında İstanbul’da doğdu. Amatör bir mûsikîşinas olan ve keman çalan Mehmet Bey ile Saide Hanım’ın oğludur.
Kendisi çok küçükken ailesi İzmir’e göç etmiştir. Burada Yusuf Rıza İptida Mektebi’nde okurken bile kanun çalmaya çalışmıştır. Birkaç yıl sonra sahnelerde görülmeye başlamıştır.
İlk mûsikî derslerini babasından, kanunî Ağyazar ile Hâfız Mahmud Efendi’den almıştır. Bundan sonra özellikle İstanbul sahnelerinde aranan ve sevilen bir sanatkâr olan Ahmet Yatman, 1927 yılında İstanbul Radyosu’na da girmiştir.
Günden güne sanatını ilerleten, sazına yeni bir uslûp kazandıran Yatman, 60 yılı aşkın bir süre içinde Türkiye sahnelerinde çalışmıştır. Yunanistan, Mısır, Almanya, Amerika, Suriye gibi ülkelerde konserlere katılmıştır.
Turnede bulunduğu sırada 13 Kasım 1973 tarihinde Elazığ’da ölmüştür.
Ahmet Yatman, iyi bir kanunî idi. Refakat duygusu iyiydi. Birçok sanatçıya da plâk çalışmalarında eşlik etmiştir.
Yeni kanun öğrenenlerin bir zamanlar idealiydi. Birçok öğrenci yetiştirmiştir. İsmail Şençalar,Nuri Şenneyli, Hilmi Rit, Bahattin Duyarlar, Cüneyt Kosal ve Coşkun Erdem bunlardan bazılarıdır.
Atilla İçli
Atilla İçli (d. 3 Mart 1945, Ankara) - (ö. 31 Ocak 2004, Ankara)
Türk halk müziği ses sanatçısı, besteci ve program yapımcısı.
1968 de TRT İstanbul Radyosuna girdi. 1972 de Ankara Radyosu’na geçti. Ses sanatçılığının yanı sıra TRT’de programcılık yaptı. Şarkı ve türkü formunda çeşitli eserler besteledi.
Aşık Garip Bektaş
Aşık Garip Bektaş (1940 /26.05.2008)
Aşık Garip Bektaş 1940 yılında Erzurum’un Aşkale İlçesinin Özler köyünde dünyaya geldi.
1952 yılında köyünden ayrılarak İstanbul’a gitdi, burada gördüğü saz ustalarına heveslenerek saz çalmayı öğrendi ve ufak, ufak şiirler yazmaya başladı.
Aşık Garip Bektaş İstanbul’da bir türlü doğru dürüst iş bulamaz, askerlik çağına gelerek, askere gider. 1965 yılında terhis olduktan sonra tekrar İstanbul’a döner ve bir müddet seyyar işlerde çalıştıktan sonra 1976 yılında İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nde kadrolu işçi olarak işe girer ve buradan 1999 yılında emekli olur.
Bu zaman içinde şiir deki ve saz çalmadaki yeteneğini ilerleten Aşık Garip aranılan ozanlardan olmaya başlar.
Çağımızın en verimli ozanlarından biri olan Aşık Garip Bektaş’ın ellinin üzerinde kasetlere okunmuş eseri vardır. Gezdim, Gidiyorum, Yazdım adlı isimli üç şiir kitabı Can Yayınları'nca yayınlanmıştır.
Aşık Garip 68 yaşında iken 26.05.2008 tarihinde vefat etmiştir.
Aşağıdaki deyiş Aşık Garip’e aittir.
GEL GİDELİM HACI BEKTAŞ VELİ’YE
Eğer gerçekleri görmek istersen,
Gel gidelim Hacı Bektaş Veli’ye.
Muhabbet demine girmek istersen,
Gel gidelim Hacı Bektaş Veli’ye.
Orada kurulsun bir ulu divan,
Gerçekten görülsün sevilen seven,
Varını yoğunu bu yola veren,
Gel gidelim Hacı Bektaş Veli’ye.
Şeriattan tarikata geçelim,
Hakikatten marifeti seçelim,
Pir elinden dolu bade içelim,
Gel gidelim Hacı Bektaş Veli’ye.
Keramet ehlinin ol kerem kani,
Biz bizden alalım ilmi irfanı,
Sevgide bulalım dini imanı,
Gel gidelim Hacı Bektaş Veli’ye.
Atalım kalplerden kini nefreti,
İnsana verelim sevgi hürmeti,
Kendinde ara bul her hakikati,
Gel gidelim Hacı Bektaş Veli’ye.
Hiç bir canı incitmeden kırmadan,
Kendi kusurunu kendin görmeden,
Boş boşuna bu bedeni yormadan,
Gel gidelim Hacı Bektaş Veli’ye.
Garip Bektaş hak çağırır dilimiz,
Ezelden ikrara bağlı belimiz,
Erenler yoludur gerçek yolumuz,
Gel gidelim Hacı Bektaş Veli’ye.