besteciler

besteciler

besteciler

Cuma, 09 Haziran 2017 09:54

Sevim Şengül

Sevim ŞengülSevim Şengül  ( 10/11/1938 İstanbul / 29/08/1999 Bursa)

Tıpkı Belkıs Özener gibi, Yeşilçam’da birçok filme sesini veren ses sanatçısı Sevim Şengül, 1938’de İstanbul’da doğdu.

Özellikle 60’lı yıllarda İstanbul sahnelerinde fırtına gibi esti. Türk müziği ve fantezi türü şarkılarla çok sevildi.

Bar Kızı

Bana Derler Fosforlu

Veda Busesi

gibi filmlerde Türkan Şoray’ın okuduğu şarkılara sesini verdi.

O da diğer yoksulluk uçurumuna düşen ünlüler gibi, önce işini, sonra sağlığını yitirdi. Son günlerini hayranlarından birinin evine sığınarak geçirdi. 1999’un ağustos ayında birkaç yakını tarafından toprağa verildi.

Cuma, 09 Haziran 2017 09:53

Sevim Çağlayan

Sevim ÇağlayanSevim Çağlayan (9 Haziran 1934 - 19 Ocak 2000),

Türk sanat müziği sanatçısı ve aktris. Konya'da dünyaya gelen Çağlayan, sadece Türk sanat müziği alanında değil, oyunculuk alanında da bilinen bir sanatçıdır.

Bir çoğu bebekken ölen on ikisi kız, altısı erkek, toplam on sekiz kardeşin arasında en küçüğü olarak 9 Haziran 1934 tarihinde dünyaya gelen Çağlayan'ın babası Mustafa Avni Bey adında bir komiserdi. Babasının tayin edilmesi nedeniyle ailecek Konya'dan Giresun'a ve daha sonra da Ankara'ya taşındılar. Ailesi onu zengin ve orta yaşlı bir avukat olan Namık Ambarcıoğlu ile evlendirmek için henüz on iki yaşındayken sanatçının yaşını dört yaş büyüttü ve evliliğin yasal olmasını sağladı. Dört sene süren evlilikten sonra Çağlayan, profesör mertebesine yükselmiş bir doktor olan İlhan Bumin ile evlendi. Eşindeki sanatsal yeteneği fark eden Bumin, Çağlayan'a Mithat Fehmen'den şan ve piyano dersleri aldırmaya başladı.

Çağlayan bir süre sonra İlhan Bumin ile boşandı ve Ankara Radyosu sınavlarına girerek girişi kazandı. İki yıl boyunca kadro bekleyen Sevim Çağlayan'ın adı yavaş yavaş radyolarda duyulmaya başladı. Babasından gizli bir şekilde sınava girdiği için "Çağlayan" soyadını kullansa da yine de babası Mustafa Avni Bey tarafından fark edilince, babası onunla ölümünden kısa bir süre önceye kadar konuşmadı. Ancak sanatçının babasıyla annesi aynı yıl içinde öldü.

1958 yılında popülerliği çok ileriyken, milli basketbolcu Yılmaz Gündüz ile evlendi. Yılmaz Gündüz eşini sahneye çıkması yönünde destekleyince, Çağlayan radyodan ayrılarak İstanbul'daki Kazablanka Gazinosu ile anlaşıp çalışmaya başladı.

Yılmaz Gündüz yıllarca eşinin menajeri olarak kaldı. Sahnede yalnızca kulağa değil göze de hitap etmenin gerekli olduğunu dile getiren de odur. Gündüz, kapağında Jayne Mansfield'in olduğu Hayat dergisinden esinlenerek eşi için yeni bir kıyafet tasarlama girişiminde bulundu. Ankara'daki ünlü terzi Mükerrem Hanım'a yaptırılan bu aşırı transparan kıyafetle Ankara Göl Gazinosu'nda sahne alan Çağlayan, hem karakolluk oldu hem de gazinonun kapatılmasına neden oldu.

Bir süre sonra Yeşilçam'ın da ilgisini çeken Çağlayan, Ahmet Mekin ve eşi Yılmaz Gündüz ile beraber "Sokaktan Gelen Kadın" filmini çekti ve sinemaya adım attı. Bu süre için birkaç filmde daha başrol oynadı. Bir süre sonra Yılmaz Gündüz'den ayrılan Çağlayan, dokuz ay da müzisyen Cengiz Coşkuner ile evli kaldı.

Kimi kez resmî, kimi kez imam nikahlı olmak üzere toplam on üç kere evlenen sanatçı, her evliliğine çocuk doğurabilmek için çaba sarfetti. Ancak çocuğu olmayınca üç kez ameliyat geçirdi ve en sonunda İtalya'da, Sophia Loren'in de doktoru olarak bilinen doktora muayene oldu. Çabaları sonuç veren sanatçının iki erkek çocuğu dünyaya geldi. 1960-1965 yılları arasında çocuklarını Almanya'da okutmak üzere bu ülkeye gider ve burada da sahne almayı sürdürdü. On sene sonra döndüğü Türkiye'de tutunamayınca hızla ününü kaybetti.

Zamanında "şahane kadın" olarak bilinen Çağlayan, 19 Ocak 2000 tarihinde hayatını kaybetti.

Filmleri

Sokaktan Gelen Kadın – 1961

Sevenler Ölmez – 1963

Zennube – 1965

Ölmek Var Dönmek Yok – 1966

Hedef Ankara – 1966

Bir Garip Yolcu – 1972

Cuma, 09 Haziran 2017 09:50

Semahat Özdenses

Semahat Özdenses1Semahat Özdenses, (d. 27 07 1913, – ö. 03 07 2008, İstanbul)

Türk sanat müziği yorumcusu, besteci.

Üsküdar Kız Sanat Okulu’ndaki öğretimini müzik sevgisi ve tutkusu nedeniyle yarıda bırakan Özdenses, Lemi Atlı, Refik Fersan, Fahire Fersan gibi sanatçılardan ders aldı.

TRT Ankara Radyosu’nda ses sanatçısı olarak görev yaptı. 1939 yılında evlenmesinden iki yıl sonra Beklerim Her Gün adlı ilk plağını çıkardı. 1940 yılında beste yapmaya başladı. 2003 yılında yaptığı güftesi Onur Akay'a ait olan Sevgilim Sanma Seni Bir An Olsun Unuttum isimli Hüzzam şarkı son bestesidir ve ilk kez TRT Müzik ekranlarında Arif Özgülüş tarafından okunmuştur[kaynak belirtilmeli. Mesam üyesi olan sanatçı, göğüs kanseri nedeniyle tedavi görmekteyken yaşamını yitirdi. Mezarı Pendik Kurtköy Şeyhli Mezarlığı'nda bulunmaktadır.

Besteleri

Ah Nideyim

Akşam Oldu Hüzünlendim

Bir İhtimal Daha Var

Çıkar Yücelerden

Dün Gece Mehtaba Dalıp

Gül Ağacı

Hasret Dolu Âhım

Havada Bulut Yok

Hem Cemalin

Her Mevsim İçimden

Hicaz Peşrev

Hüseyni Peşrev

Kanun Taksimi

Klarnet Taksimi

Peşrev

Sormadın Hâlimi

Ud Taksimi

Yalnız Bırakıp

Sevgilim Sanma Seni Bir An Olsun Unuttum

Cuma, 09 Haziran 2017 09:47

Selahattin Sarıkaya

Selahattin SarıkayaSelahattin Sarıkaya  (1931 / 1996)

Adana 1962 yılında adana radyosunda ve TRT korosunda koro şefliği yaptı besteci söz yazarı müzik yönetmeni Türkiye’nin sayılı  bestecilerinden

Besteleri

Allah yalanı sevmez

Ellere var bize yok mu

İşte dostlar (dönmüyor geri)

İmkanı yok

Sensiz geceler

Sev de gör

Saygımız vardır

Adana köprü başı

Bir fincan kahve

Kahverengi gözlerin

İstanbul sokakları

Cuma, 09 Haziran 2017 09:44

Selahattin Pınar

Selahattin PınarSelahattin Pınar (22 Ocak 1902 / 6 Şubat 1960)

          Selâhaddin Pınar, 22 Ocak 1902 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası eski hukukçulardan Sadık Bey'dir. İlkokulu okuduğu yıllarda Sadık Bey, Çal'a tayin olduğundan Selâhaddin Pınar ilk öğrenimini burada tamamladı. Buradan sonra sırasıyla önce Saros adasına, sonra Edirne'ye tayin oldular. Ortaokulu burada okuduktan sonra 1918 yılında İstanbul'a geldiler. Babası oğlunun ciddi bir öğrenim görmesini istiyordu. Bu mümkün olamadı; çünkü o mûsıkîşinas olmağa karar vermişti. Bir süre İtalyan Ticaret Okulu'nda okudu ise de yarıda bıraktı. Musıkî çalışmalarına on iki yaşında iken, Udî Sami Bey'den Ud dersleri alarak başladı. 1920 yılında kurulan, daha sonra "Üsküdar Musıkî Cemiyeti" adını alacak olan "Darü'l-Feyz-i Mûsıkî"nin kurucuları arasında bulundu. Burada Telgrafçı Ata Bey, Udî Sami Bey, Tanburî Cemil Bey'in öğrencilerinden Kadıköylü Fuad Bey gibi kimselerle ciddi çalışmalar yapılırdı. Üsküdar Mûsıkî Cemiyeti olduktan sonra bu çalışmalara Necati Tokyay, Emin Ongan, Şükrü Tunar, Hâfız Burhan ve daha nice isim yapmış ve yapacak olan sanatkârlar katılmıştı. Bestenigâr Ziya Bey, Mızıkalı Celâl Bey, Udî Sami Bey, Hanende Hüsameddin Bey, Kâzım Uz ve Ali Rifat Çağatay hoca olarak görev yapıyordu. Selâhaddin Pınar bütün bu hocaların çeşitli yönlerinden yararlandı. 1919 yılında Tanbur çalmağa yöneldi. Udî Selâhaddin Bey'likten ayrılmış, tanburî Selâhaddin Pınar olmuştu. Aynı zamanda kendine özgü bir uslûp ve boğuk sesi ile okurdu. Bestekârlığa on sekiz yaşlarında başladı. İlk eseri sözleri adliyeci Senihî'nin olan Kürdilihicazkâr makamından ve aksak usülünde bestelediği "Mülkün ne yaman şule-i ikbâli karardı" güfteli şarkısıdır. En çok bu makamı sevdiğini her fırsatta dile getirdiğini yakınları bilirlerdi. Yıllar ilerledikçe mûsıkî repertuvarımıza birbirinden güzel şarkılar hediye etti. Çok temiz giyinen, zarif, efendi, güzel ve esprili konuşan Selâhaddin Pınar gerek mûsıkî çevreleri nde, gerekse dostları arasında sevilen, sayılan bir kimseydi. Ölümünden iki yıl önce Bursa'da ciddi olarak hastalanmış, bir kalp krizi geçirmişti. Pınar, 6 Şubat 1960'da Todori'nin lokantasında, yanında söz yazarı Selim Aru olduğu halde, yemek yemek üzereyken yine bir kalp krizi sonucu öldü.

Cuma, 09 Haziran 2017 09:43

Selahattin İnal

Selahattin İnalSelahattin İnal, (d. 1924, Çankırı) - (ö. 7 Mayıs 1982, Ankara)

Selahattin İnal 1924 yılında Çankırı'da doğdu. Çevresinde "Çopur" lakabiyle tanınan fırıncı Hacı Şükrü Efendi ile Nafia Hamım’ın oğludur. İlkokulu memleketinde bitirdikten sonra lise öğrenimini Ankara'da tamamladı. Bir yan-dan da baba mesleği olan fırıncılık yapıyordu. Askerlik hizmetinden sonra Ankara Radyosu'nun açtığı bir sınavı kazandı; keman sanatkarı olarak göreve başladı.Otuz bir yıllık hizmetten sonra1981 yılında buradan emekli oldu. Ankara'da uzun yıllar piyasada çalıştı. Haziran 1982 tarihinde Akciğer kanserinden öldü; Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi.

İlk musiki çalışmalarına mandolin çalarak başladi. Daha sonra kendi kendine keman çalmaya çalıştı. Lisede okuduğu yıllarda velisi, o sıralarda An¬kara'da bulunan Hakkı Derman'dı. Musiki çalışmalarına ciddi olarak bu yıl¬larda başladı ve Hakkı Derman'dan ders aldı. Başlangıçta hocasının etkisinde kalmakla birlikte, sonraları kendine özgü bir uslub elde ederek aranan, sevilen bir keman sanatkarı oldu.

İlk beste denemesini 1947 yılında yaptı. Bundan sonra ölümüne kadar beste tekniği sağlam, duygulu güzel şarkılar besteledi. Bunların çoğu piyasada tutulmuş ve plaklara okunmuştur.

Besteleri

Ahımı Hicranımı Sakladım Gizli Tuttum ((Nihavend))

Alevli Dudağında Yine Bir Gül Kanıyor (Kürdili Hicazkâr)

Ana Başta Tac İmiş (Hicaz)

Ben de Sevdim Sevildim (Hüzzam)

Çok İsterdim Aramıza Kara Kedi Girmesin (Hüzzam)

Dertleri Zevk Edindim Bende Neşe Ne Arar (Kürdili Hicazkâr)

Dinecek Sanma Bir Gün Kalbindeki Yaralar (Hüzzam)

Dün Gece Hayalinle Yine Baş Başa Kaldım (Nihavend)

El Çek Tabib El Çek Yaram Üstünden (Hicaz)

Gökyüzünde Tüten Olsam Yeryüzünde Biten Olsam (Acem Aşiran)

Gönül Aşkınla Gözyaşı Dökmekten Usandı Artık (Rast)

Göz Göz Oldu Yüreğim O Hicran Yarasından (Rast)

Gözümde Özleyiş Gönlümde Acı (Buselik)

Gurbetten Gelmişim Yorgunum Hancı (Uşşak)

Hayat Budur Giden Gelmez (Muhayyer)

Her Gönülde Hasreti Çekilen Biri Vardır (Rast)

Kadın Bir Gül Aşk Bir Mevsim Tez Geçer (Hüzzam)

Mevsim Mevsim Üzerinden Gelip Geçtik Yalan Dünya (Hüzzam)

Muhabbet Bağının Gülleri Soldu (Uşşak)

Nasıl Başlarsa Hayat Öyle Bitermiş Yine (Hüzzam)

Ne Güzel Gözlerin Var Beni Sarhoş Ediyor (Rast)

Niye Dargın Gibisin Söyle Niye (Hüseyni)

Ruhuma Hasretin Acısı Dolsa (Hicaz)

Saçının Tellerine Gönlümü Taktı Kader (Rast)

Sen Hep Beni Mazideki Halimle Tanırsın (Hicaz)

Senin Sazında Hüzün Benim Sesimde Keder (Hüzzam)

Sesimde Şarkısı Aşkın Figan Olup Gidiyor (Hüzzam)

Sevda Denen O Belayı Gözlerinden İçen Bilir (Uşşak)

Siyah Gözlerinde Hasret Yaşları (Muhayyer Kürdi)

Tez Geçse de Her Sevgide Bin Hatıra Vardır (Hüseyni)

Yaklaşıyor Gün Be Gün Ömrümüz Son Mevsime (Rast)

Yazık Oldu Aşkımıza Nazara Geldik İnan (Hüzzam)

Cuma, 09 Haziran 2017 09:41

Selahaddin İçli

Selahattin İçliSelahaddin İçli  (6 Ekim 1923 İstanbul / 14 Ekim 2006 İstanbul)

           6 Ekim 1923' de İstanbul, Beşiktaş'ta doğdu. Babası İbrâhim İçli, Annesi Zekiye İçli'dir. Nimet ve Ümran adında iki kız Kardeşi vardır. 1927 yılında Babasının Susurluk Borasit Mâdeni'nde görev almasıyla, ilkokulu Susurluk'ta, Ortaokulu ve Liseyi Balıkesir'de yatılı olarak okudu.1949 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitiren İçli, askerliğini Çankırı Piyâde Atış Okulu tabibi olarak yaptıktan sonra (1950), 1953 yılına kadar

İstanbul'da özel bir hastanede ve bir şirkette çalıştı. Daha sonra Susurluk Belediye Tabibi, Susurluk Şeker Fabrikası Tabîbi ve Borasit Madeni Tabîbi olarak 1961 yılına kadar Balıkesir'de bulundu. 1961 yılında tekrar İstanbul'a yerleşerek bir müddet özel sektörde çalıştıktan sonra, 1967 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu İstanbul Hastanesi'nde görev aldı.

1981 yılında bu hastanede Başhekim Yardımcılığı vazîfesinden ayrılarak İstanbul Devlet Türk Mûsikîsi Konservatuarı'nda sanatçı öğretim görevlisi ve başkan yardımcısı oldu. Konservatuar' ın İstanbul Teknik Üniversitesine bağlanması üzerine 1986 yılında Profesör ünvânı alan İçli, Komposizyon Bölümü Başkanlığına tâyin edildi.

Selahattin İçli'nin müzik ile yakınlığı çocukluk yıllarında Babası İbrâhim İçli'nin etkisi ile başlamıştır. Hem anne, hem baba tarafından kardeş çocukları olan Udi bestekar Şerîf İçli ve İbrâhim İçli, 1914 yılında Beşiktaş Mûsikî Kulübü'ne devam etmeye başlarlar. Neyzen İhsan Bey'in hoca olduğu bu ocaktan yetişenler arasında Hakkı Derman da vardır.

Babasının müziğe olan alâkası ve zengin repertuarı sebebiyle, oğlu Selahattin'in kulağı daha çocukluk yaşlarından itibaren Türk Mûsikîsi'nin klâsik ve güncel eserleriyle doldu. Böylece; ilk gençlik yıllarında kendisini bestekârlığa götürecek önemli temel unsur sayılabilecek oldukça geniş bir repertuara sahip olmuştur. Lise öğrenimi sırasında müziğin birçok bilgilerine henüz yeteri kadar sâhip olmamakla birlikte, bâzı beste denemeleri yapan İçli, ilk şarkısını 17 yaşında besteledi. Güftesi, Fâruk Nafiz Çamlıbel'in "Hıyâban" isimli şiirinden alınan Hüseynî makâmındaki bu şarkının Şerîf İçli tarafından beğenilmesi, Selahattin'i yeni besteler yapma alanında daha büyük bir şevkle çalışmaya sevk etti.

1942 yılında büyük hayranlık duyduğu ve babasının da yakın arkadaşı olan Selahattin Pınar'la tanıştı. Kendisini hem seven, hem de teşvik eden Selahattin Pınar'ı yıllarca hemen her hafta evinde ziyaret ederek O'nun bestekarlık konusundaki bilgi ve görüşlerinden feyz almaya çalıştı. Üniversite öğrenimi, Tıp Fakültesindeki derslerinin yanı sıra, Selahattin İçli'nin mûsikî üzerinde yoğun olarak çalıştığı bir eğitim devresi oldu. Kuruluşundan itibaren (1943) on yıl kadar İstanbul Üniversitesi Korosu'nda bulundu ve Kanuni Ekrem Karadeniz'in özel derslerine devam etti. Bu dönemde, bir çok müzik çalışmalarına ve konserlere sesi ve sazı (ud) ile de katıldı.

17 yaşından itibaren müzikte bestecilik alanını seçen ve faaliyetini yoğun olarak hep o yönde sürdüren Selahattin İçli'nin çeşitli ansiklopedi, gazete ve mecmualarda makale, fıkra, araştırma ve eleştiri türünden 400'ün üzerinde yazısı yayınlanmıştır. 1998 yılında "Devlet Sanatçısı" olan İçli, 14 Ekim 2006 günü İstanbul'da vefat etti.

   Acemkürdi-Aşkın rengi varsa sen beyazsın

   Acemkürdi-Erguvan zamanı gel bana emi

   Acemkürdi-İlahi

   Acemkürdi-Yakardım cihanı senin uğruna

   Buselik-Ayrılıkta bu sır nedir

   Buselik-Bahara indi melekler

   Buselik-Bahçeme fidan diktim

   Buselik-Bir geceden bir geceye

   Buselik-Bir kadın var bu şehirde

Cuma, 09 Haziran 2017 00:32

Saniye Can

Saniye CanSaniye Can (d. 1930 - ö. 2 Temmuz 1996, Çanakkale) Türk halk müziği sanatçısı.

Derlemesini Ablası Refia Berkalp'in yapmış olduğu "Annem Entari Almış" adlı eserle büyük bir çıkış yapmış ve Yurdun her köşesinde sevilen bir sanatçı olmuştur. "Balıkesir Yolunda" (Debreli) ve "Karyolamın Demiri" adlı eserler ile unutulmayan Türk Halk Müziği Sanatçıları arasında yerini almıştır. Adı Çanakkale'de Sahne Sanatları Gösteri Merkezi'ne verilmiştir.

Derlediği bazı türküler:

Annem Entari Almış

Balıkesir Yolunda (Debreli)

Karyolamın Demiri (Yandım Ayşem)

 

Cuma, 09 Haziran 2017 00:24

Sami Kasap

Sami KasapSami Kasap  (1933 / 3 Eylül 2002)

Malatya Malatya Bulunmaz Eşin şarkısı nerede çalmaya başlasa ortamda bulunan Malatyalıların dayanamayıp oynamaya başladığı, izleyenlerin ve dinleyenlerim yüzlerinde tebessüm ve mutluluk ifadeleri oluşmasını sağlayan şarkıdır. Bu güzel şarkı artık Malatya’yı da aşmıştır ve tüm Türkiye de keyifli anların en çok dinlenen, söylenen şarkılarından bir olmuştur. Malatya’nın doğasını anlatan, Malatya’yı bilmeyenlerin bile içlerinde Malatya’ya karşı bir sempati oluşmasına sebep olan, bir çok insanın cep telefonu melodisi haline gelen bu eser değerli Malatyalı sanatçı Sami Kasap tarafından bestelenmiştir.

Sami Kasap 1933 yılında Malatya’da dünyaya gelmiştir. Çocukluk yılları hakkında pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Güçlü sesi sayesinde sanat camiası içinde hızla yükselmiştir. Sesinin çok güçlü olması nedeniyle gazellerini genellikle mikrofonsuz okurdu. Kendisinin yazıp bestelediği “Bir Dağ Ne Kadar Yüce Olsa Bir Tarafı Yol Olur, Bir Yiğit Ne Kadar Kahraman da Olsa Sevdiğine Kul Olur” isimli şarkısının plağı “Altın Plak” ödülü almıştır. Yüksel Özkasap, Selahattin Alpay gibi sanatçıları yetiştirmesinin yanında Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses gibi sanatçılara da ilham kaynağı olmuştur. Yaşadığı dönemin bir çok ünlü gazinosunda sahne almıştır. Sesinin gücü ve berraklığı nedeniyle sesi için “sıtma görmemiş” tabiri kullanılır. 300’e yakın bestesi ve 120 adet plağı vardır.

Ölen çocuğunun üzüntüsü nedeniyle geçirdiği sarılık hastalığı, yaşlılık döneminde kendisini tekrar yakalamıştır. Bünyesi zayıflamış olan Sami Kasap karaciğer yetmezliğinden 3 Eylül 2002 tarihinde hayata gözleriniyummuştur. Günümüzde Sami Kasap’ın eserleri yok olmak zorunda kalmıştır çünkü Sami Kasap eserlerini okuyabilecek güçlü bir sese sahip sanatçı bulunmamaktadır. Malatya’da Kültür ve Sanat faaliyetleri yürüten bir merkeze Sami Kasap ismi verilmiştir.

Perşembe, 08 Haziran 2017 23:49

Salih Korkmaz

SALİH KORKMAZ1Salih Korkmaz (1941 Amasya / 14 Aralık 2003)

Bilecik’in sayılı şairlerinden olan ve dillerden düşmeyen eserleri ile müzik dünyasına ismini yazdıran Salih Korkmaz, kalp hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü Bursa İhtisas Hastanesi’nde hayatını kaybetti.

1941 Amasya doğumlu olan şair Salih Korkmaz, “Kadere bak” diyerek yola çıkmış ve “Ekmek Parası” uğruna “Feleğin İşine bak” demiş ve Bilecik’e doğru yola çıkmıştı. Bundan sonraki ömrü Bilecik’te geçecek olan Korkmaz, Bilecik’e damgasını vurmak için kolları sıvamıştı. Bilecik İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalışan Korkmaz, “Aşk Yarası” çekmiş, “Tersine Dönen Çarkı” karşısında hiç “İsyan” etmemişti. “Gelin olmuş gidiyorsun” demiş, mısralarda “Teselli Aramış”, “Ağlamışım Gülmüşüm” diyerek, “Murat” aramış ve kendisine “Nasihat” etmişti. 42 eseri radyo ve televizyonlarda icra edilen Salih Korkmaz, son yıllarda kalp rahatsızlığı çekmeye başlamıştı. Özellikle son birkaç yıldır ömrü hastane köşelerinde geçen ve derdini kimseye anlatamayan Salih Korkmaz, geçtiğimiz gün tedavi görmek için kaldırıldığı Bursa İhtisasa Hastanesi’nde “Bir Gün Sende Öleceksin” demiş ve “Bitmeyen Çilesi”sini doldurarak sessiz sedasız ebedi istirahatgâhına doğru yolaldı.

Bilecik’teki düğünlerin, cemiyetlerin, toplantıların ve özellikle de devlet büyüklerinin ziyaretleri sırasında da sunuculuk yapan Korkmaz, Bilecik’in şairi olarak anılıyordu.

1987 yılında Türkiye birincisi Kadere Bak şarkı sözü Salih Korkmaz’a Hürriyet’ten Altın Kelebek, Milliyet’ten ikincilik ödülü kazandırdı. Türkiye genelinde 600’ün üzerinde eseri bulunmaktadır.

 

Sayfa 17 / 36